25 Kasım 2012 Pazar

''Into The Wild'' Filmi



Yeni bir paylaşımın heyecanı ile karşınızdayım. Hele ki söz konusu olan, böyle güzel-kaliteli bir yapım olunca bir an evvel yazmak ve sizin de izlemenize ön ayak olmak istiyorum.

Filmimizin afişi yukarıda: Into The Wild. Türkçe olarak ''Özgürlük Yolu'' demişler ama bence karşılamıyor.

Bir süre önce bu filmi izlemek için play tuşuna basmıştım ama sıkılacağımı düşünerek çok ilerlemeden kapatmıştım. Ancak zevkine güvendiğim bir bloggerın bu filmin izlenmesine yönelik yazısı tekrar beni u filme itti ve iyi ki de izledim. 
Çok çok çok güzel, anlamlı, dolu dolu, vaktin nasıl geçtiğini anlamadığınız, kitaplarda altı çizilesi cümleler gibi not alınması gereken diyaloglar içeren, hepimizin zaman zaman yaşadığı kaçmak-kurtulmak-mekan değiştirmek-kendimizi bulmak konusuna parmak basan bir film. Çok çarpıcı sahneleri var.
Film, gerçek bir maceradan alıntı. Daha doğrusu bu gerçek maceranın önce kitabı yazılmış, ardından da filmi yapılmış.
Film boyunca karakteri -kaçışından ötürü- desteklediğim de oldu karşı çıktığım da. Desteklediğim noktalarda kendime kızdım -cesaretsizliklerimden ötürü. Karşı çıktığım yerler ise karakterin başarısızlıklara ulaştığı, umduğunu bulamadığı-yaşayamadığı dönemlerdi. O kısımlarda ''Hah gördün mü; demek ki sağlam adım atacaksın!'' diye de laf attım kendilerine :))

Filmin konusu:
Into the Wild, bir metropolden vahşi hayata, kirlilikten saflığa ve temizliğe dönüş hikayesidir. Önemli bir üniversiteden dereceyle mezun olan Christopher aynı zaman başarılı bir atlettir de. Mezuniyet sonrası verilen bir davette ailesine istediği hayatın bu olmadığını, bir şeylerin eksik ve yanlış olduğunu söyler. Genç adam tüm mal varlığını hayır kurumuna bağışlayıp sahip olduğu her şeyi evinde bırakarak bambaşka bir hayata doğru uzun bir yolculuğa çıkar. Alaska’nın ıssız ormanlarında sona eren bu yolculuk esnasında ve sonrasında Christopher, hayatını kökünden değiştirecek bazı kişilerle tanışarak, hayatın anlamını ve ölümün kaçınılmazlığını en sert haliyle deneyimleyecektir. 

Ünlü oyuncu Sean Penn'in yönetmenliğini üstlendiği, iki dalda OScar'a aday gösterilen filmin başrollerinde Emile Hirsch ve Vince Vaughn bulunuyor.


Başarılı bir atlet olduğunu ben nerde kaçırmışım ya da bunlar nasıl uydurmuş?? :)
Bu arada Vince Vaughn' u da başrole eklemişler ama bence sırf izlenme oranı artsın diye bunu yazmışlar. Yoksa 'yardımcı erkek oyuncu' pozisyonu ancak karşılar film boyunca yaptığını.

Filmin müzikleri dinlendiriciydi, hele ki doğa manzaraları-dağlar-nehirler-ormanlar eşliğinde terapi gibiydi.

Hikayesi anlatılan gerçek kişi:

Bizim esas oğlanımız:

Görüldüğü üzere gayet benzer bir tip oluşturmuşlar.

Filmin soundtracki aşağıda. Filmi izleyemezseniz bile şarkıyı dinleyin. İyi gelecek, emin olun.

https://www.youtube.com/watch?v=pRUGvArWXLk



Bu arada filmde Kristen Stewart da var. Hani yani ilgilenenlere ;)


Filmden kareler(ne güzeller di mi?..) :












Kahramanımızın film boyunca kitap(Tolstoy, Jack London, vs...) okuması ve kitaplardan alıntılar yapması, ayrıca hoştu tabii.

4 yorum:

  1. Ben miyim ki o blogger :p

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hayır canım, sen değilsin :)

      Sil
    2. Benim de ayrintili bir yazim vardi da bu film ile ilgili :)

      Sil
    3. bak merak ettim şimdi, okumalıyım! :)

      Sil

Gelsin Yorumlar: