28 Ekim 2012 Pazar

Yardım (Bildiri)


aşağıdaki paylaşımımla tekrar sizlerle beraberim :) hiç ummadığım zamanlarda hiç ummadığım yardımlar bana ulaştı ve çok sevindirdi. yardımlar hala geliyor. dualarıyla ve maddi imkanlarıyla destek olan herkese teşekkürlerimi sunuyorum; çok mutlu ettiniz.

bu arada kendimi bildim bileli hep yapmak istediğim ''yardıma ihtiyaç duyanlara yardım etmek'' emelimi gerçekleştirme yönünde bir ilk adım atmış oluyorum.

çünkü ilk defa organize bir şekilde yardım topluyorum.

İnşaallah bundan sonra da devamı gelir. 


ARKADAŞLAR BİR RİCAM OLACAK:
TANIDIĞIM BİR GENÇ KIZ VAR. LİSE ÖĞRENCİSİ. ÇALIŞKAN BİR ÖĞRENCİ. 12 KARDEŞLER. BABASI RAHATSIZ. YANİ GERÇEKTEN YARDIMA İHTİYAÇLARI VAR. MADDİ YARDIM-KIYAFET YARDIMI-YİYECEK YARDIMI YAPABİLİRSEK ÇOK İYİ OLUR. UNUTMAYALIM Kİ,DÜNYA ÜZERİNDEKİ HİÇBİR ŞEY BİZİM DEĞİL. İHTİYACIMIZ OLANI KULLANALIM, GERİSİNE 'BENİM'GÖZÜYLE BAKMAYALIM. BANA ULAŞIN LÜTFEN. MÜBAREK KURBAN BAYRAMI ÖNCESİ, SEVİNDİRELİM.


''HÜCRE 211''



Dün gece izledim bu filmi; bayram tatilini ve evde vakit geçirmeyi fırsat bilerek.
Sıradan bir hapishane filmi olma ihtimali vardı ama hiç de öyle çıkmadı.

Konusu şu:

''Juan gardiyan olmak üzeredir. İşe bir gün erken gelir. İki meslektaşı ona hapishaneyi gezdirirken, birdenbire tavandan düşen bir parçanın çarpmasıyla bayılır. Gardiyanlar onu ayıltmak için 211 numaralı boş hücreye götürür. Juan bilinci kapalı halde hücrede yatarken hapishanede bir ayaklanma patlak verir. Ayıldığında güç bir durumla karşı karşıyadır: Hayatta kalmak için mahkûm rolü oynamak zorundadır.''


Ama bence bu anlatım yüzeysel kalıyor. Çünkü, gardiyan olup da mahkum rolü oynamak zorunda kalan elemanın(Juan' ın) zekası, zor durumlar karşısında aldığı tutum ve girdiği diyaloglar çok iyiydi. Ayrıca, yakışıklıydı :) Onu, Tuba Büyüküstün' ün kocası Onur Saylak' a benzettim; bi izleyin bakalım aynı görüşte mi olacaksınız :)


Benim bu filmi izleme nedenim ise kardeşimin netbookuma yüklemiş olmasıydı sadece :)

Gayet sürükleyici, merak uyandırıcı ve bitişi, beklenmedik şekilde olan bir film.

Tavsiyemle Efen' im...


Baş roldeki Kötü Adam


Yakışıklı Gardiyan :)


Yakışıklı Gardiyana benzeyen Onur Saylak :)

21 Ekim 2012 Pazar

ÇANAKKALE 1915

MUTLAKA MUTLAKA MUTLAKA İZLEYİN!
BOŞ VERİN SİNAN ÇETİN'İN FİLMİNİ, BU FİLME GİDİN!
İLAHİ, MEHTERAN, TÜRKÜ BU FİLMDE!
MİLLİYETÇİLİK, DÜNYACILIK, ÖZGÜRLÜK, İMAN, İNANÇ BU FİLMDE!






19 Ekim 2012 Cuma

Yardım


ARKADAŞLAR BİR RİCAM OLACAK:
TANIDIĞIM BİR GENÇ KIZ VAR. LİSE ÖĞRENCİSİ. ÇALIŞKAN BİR ÖĞRENCİ. 12 KARDEŞLER. BABASI RAHATSIZ. YANİ GERÇEKTEN YARDIMA İHTİYAÇLARI VAR. MADDİ YARDIM-KIYAFET YARDIMI-YİYECEK YARDIMI YAPABİLİRSEK ÇOK İYİ OLUR. 

UNUTMAYALIM Kİ,DÜNYA ÜZERİNDEKİ HİÇBİR ŞEY BİZİM DEĞİL. 
İHTİYACIMIZ OLANI KULLANALIM, GERİSİNE 'BENİM'GÖZÜYLE BAKMAYALIM. 
BANA ULAŞIN LÜTFEN. 
MÜBAREK KURBAN BAYRAMI ÖNCESİ, SEVİNDİRELİM.

PUDRASIZ REXONA


ORDU' YA GİTTİĞİMDE EVİNDE KONAKLADIĞIM RAZİŞİM' DE VARDI BU ÜRÜN VE TABİKİ DENEDİM :)
ZATEN RAZİŞ' DE OLAN KOZMETİK ÜRÜNLERİYLE VE TAKILARLA Bİ MAĞAZA DONANIR :)
ÇOK BEĞENMİŞTİM REXONA' NIN BU ÜRÜNÜNÜ ve TRABZON' A DÖNER DÖNMEZ ALDIM.
ANCAK İLK DEFA BUGÜN KULLANDIM. 
ÇÜNKÜ KOLTUK ALTI İÇİN -TER ÖNLEYİCİ OLARAK- FAVORİM, AŞAĞIDAKİ LADY SPEED STICK' IN JEL ÜRÜNÜDÜR.
HAKİKATEN TER KOKUSUNU SIZDIRMIYOR VE KIYAFETTE İZ BIRAKMIYOR.


LAKİN REXONA' NIN PUDRASIZ OLAN BU ÜRÜNÜ DE KIYAFETTE İZ BIRAKMIYOR VE ÜSTÜNE ÜSTLÜK ÇOK HOŞ KOKUYOR.
İŞ YERİME GELDİĞİMDE KENDİMDEN ALDIĞIM HOŞ KOKUNUN SEBEBİNİ, YENİ ALDIĞIM ÇİÇEK KOKULU KOLONYA SANDIM AMA FARKLI BİR KOKU OLDUĞUNU ALGILAYINCA ANLADIM. BU, REXONA'NIN KOKUSUYDU! (REKLAM METNİ GİBİ OLDU :) )
AYRICA, GÜLBENCİM ve BERENCİM DE BOŞ YERE MİLYONLAR KAZANMIYORLAR Dİ Mİ, REXONA'NIN REKLAMLARINDAN :)

TAVSİYE EDERİM BAYANLAR.
MUCKS!

18 Ekim 2012 Perşembe

ZzZzZzZzZzZzZzZz


zZzZzZzZzZzZZzZZzz...

ŞU AN TASTAMAM BU HALDEYİM.
GECENİN 3'ÜNDE YATIP SABAHIN 8'İNDE KALKARSAM ORTAYA BU SONUÇ ÇIKAR...
ŞİMDİ TÜRK KAHVEMİ İÇTİM, ÜSTÜNE BOLCA SUYUMU İÇTİM.
UMARIM UYKUMUN AÇILMASINA YARDIMCI OLURLAR...

Bİ DAMLA HUZUR... OLSUN...

BUGÜN BU ŞARKI BANA İYİ GELİYOR.

SİZE DE TAVSİYE EDERİM:

ÖPÜCÜK


bu seksi öpücük benden BLOGUMA! :)
bu blog olmasaydı beni gecenin bu saatinde (01:33) kim böyle dinlerdi ve böyle rahatlatırdı ve böyle gülümsetirdi ve 'Oh Be'' dedirtirdi???

öğğğğğğğ......


Şimdi efen'im yukarıdaki fotoğrafta görmüş olduğunuz parfüm, bu yazımın konusu. Neden diyecek olursanız, SAKIN BANA 'HEDİYE' DAHİ OLSA BU PARFÜMDEN ALMAYIIIIIN!!!!

Bu akşam iş yerimden benden evvel çıkan kız arkadaşım kendisine sıktığı yukarıdaki parfümü, tam yanından geçerken bana da sıktı -nezaketen-. 'Al Şekerim sen de güzel kok' dedi. Gülümsedim, hoşuma gitti.

Üzerinden 2 saat geçtikten sonra iş çıkışı gittiğim yemekte, deli gibi aç olmama rağmen ve yemeğe bu denli düşkün biri olmama rağmen, midemde bir bulantı , yemeklere karşı tiksinti hissi...

Şaşırdım, ''Ben beni biliyorsam, e hasta da olmadığıma göre,bu işte bir iş var'' dedim. Yemekteki arkadaşım Reflü olabileceğimden dem vurdu; ben işi, bugün iş yerimde yaşadığım asabi olaylar neticesindeki psikolojik durumuma bağladım derken acı gerçek birden aklımda beliriverdi. Zira aynı durumu bir süre evvel yine aynı kız arkadaşımın aynı parfümden bana 2 fırt sıkması ile yaşamıştım!! O gün iş yerimde boynumu yıkaya yıkaya abdest almış gibi ıslak ıslak dolaşmıştım ofiste :) 

Yemekte de midemi asıl bulandıran şeyin yemek kokuları değil de boynumdan gelen parfüm kokusu olduğunu anlayınca, bu kez boynuma suyu boca edemedim ama ıslak mendille boynumu bir güzel ovaladım. Nihayetinde o caaanım yemeğin tadına ve kokusuna varabildim. Şappadanak da iyileştim :)

Bu iğrenç parfümün şişesine değil  de kolonya-hem de hacı kolonyası- şişesine düşmüş gibi ortalıkta dolaşmayı tercih ederim! :)

Sözün özü: Benim gibi ''isterse küçük bir kağıt parçasına karalanmış güzel bir söz olsun fark etmez; yeter ki hediyeleneyim''diyen birine bile sakın ola bu parfümden almayın! 

Ya da ''ten uyumu''nu göz önüne alın ve alacağınız -veya arkadaşınıza 2 fırt sıkacağınız- parfüme öyle karar verin!

:) 

17 Ekim 2012 Çarşamba

LİMONATA TATLISI

(muhallebinin tatlılığını ve limonun ekşiliğini damaklarında aynı

 anda hissetmek isteyenlere...) 


MALZEMELER:
ALT TABANI İÇİN:
1 kg. süt
3 türk kahvesi fincanı un
2 türk kahvesi fincanı şeker
ÜZERİ İÇİN:
1litrelik hazır limonata
2 türk kahvesi fincanı nişasta
1 türk kahvesi fincanı şeker
Yarım limonun suyu
Ve kabuğunun rendesi
YAPILIŞI:
Alt tabanını 1 gece önceden ya da sabahtan yapıp hazırlamanız gerekiyor. Alt tabanı içi olanm malzemeleri tencereye koyup pişirirn. Pişen muhallebiyi ıslatılmış ve suyu süzülmüş kare borcama döküp yayın. Soğuduktan sonra 1 gece dolapta bekletin. Ertesi gün üzeri için olan malzemeleri tencereye koyup pişirin. Pişirdiğiniz limonatalı pelteyi borcamın içindeki muhallebinin üzerine yayın. O da iyice soğuduktan sonra üzerine birkaç dal begomvil çiçekleri koyup süsleyerek ,dilimleyip servis yapın.

Ben bu tatlıyı yaptım ve çok da memnun kaldım. Kaşık kaşık yedim :)
alt (muhallebi) kısmı 1#

alt (muhallebi) kısmı 2#

üst(limonlu) kısmı eklenmiş hali 1#

üst(limonlu) kısmı eklenmiş hali 2#

üst(limonlu) kısmı eklenmiş hali 3#
Malzemesi hiç denecek kadar az, yani maliyeti düşük ama lezzeti büyük :)
Alt kısmını dün gece yaptım, şu an buzdolabında bekliyor. İş çıkışı ise üst kısmını yapacağım ve bu gece ve yarın itibariyle yemeye ve anında tüketime hazır olacak :)

(Bu arada bu tarifi Derya Baykal'ın TV Programında görmüştüm ve hemen de kayıt altına almıştım.)

''LA-SONSUZLUK HECESİ''



Aman Allahım, ne güzel, ne farklı, ne naif bir kitaptır bu!

ÇOK FARKLI, ÇOK ANLAMLI, ŞİİR GİBİ BİR KİTAP.

Yazarın kendi tabiriyle ''Mesnevi ile Roman arası bir kitap''. 
Beynimin daha önce kullanmadığım köşelerine hitap etti, kalbimi inceden titretti.

NAZAN BEKİROĞLU' NA NE KADAR TEŞEKKÜR ETSEM AZ...

Okuyun, mutlaka okuyun!..


ŞU AN...


ŞU AN BU DURUMDAYIM,
ASABİYİM,
BAŞIM AĞRIYOR,
YORGUNUM.
SONUM HAYIR OLA...

15 Ekim 2012 Pazartesi

İLK ''MİM'' İM! :)

BİM BAM BOM 
ÇOK ŞÜKÜR DOSTLAAAAR 
BENİM DE ARTIK BİR ''MİM''İM VAR :) 
DİYEREK YAZIMA BAŞLAMAK İSTİYORUM.
GERÇİ BU 'MİM' BİRAZ ZORLAMA, BİRAZ DUYGU SÖMÜRÜSÜ İLE ELDE EDİLDİ AMA OLSUN! MİM, MİM'DİR! :)

SEVGİLİ KONTES GÜNAY (http://www.kontesce.blogspot.com/2012/10/masamda-ne-var-mimlendim-2.html) MİMLEDİ BENİ; KONU: MASAMDA NE VAR?

ŞİMDİ EFEN'İM AŞAĞIDA GÖRDÜĞÜNÜZÜ ÜZERE (VE ŞU AN YAZDIĞIM YER OLDUĞU ÜZERE)



BLOG YAZILARIMI İŞ YERİMİN BU SAKİN-KÜÇÜK ODASINDA YAZIYORUM. 
RESMİN SOLUNDA GÖRMÜŞ OLDUĞUNUZ TÜP KREM VE KARTON KUTUSUNDAKİ YASEMİN KOLONYASI VE AYAKTA DURMAYA ÇALIŞAN YEŞİL OTLAR DA BANA AİT :)

NEDEN İŞ YERİMDE YAZIYORUM? BEN İŞ YERİMDE ÇALIŞMIYOR MUYUM DA BLOG YAZIYORUM? BEN HELALİNDEN MAAŞ ALMIYOR MUYUM?! TABİ Kİ HAYIRRRR.

ÖĞLE ARASI TATİLİMDE VEYA İŞ BİTİMİ AKŞAM SAAT 18:00'DAN SONRA VEYA O GÜN ÇOK İYİ İŞ ÇIKARIP ELİMDEKİ İŞLERİ BİTİRİR BİTİRMEZ YAZIYORUM. (DUYAN DA HARALA GÜRELE BLOG YAZDIĞIMI SANIR! :) )

PEKİ NEDEN EVİMDE YAZMIYORUM? EVİMDE, ADINI ''ASU'' KOYMAM HASEBİYLE ARAMIZDA ORGANİK BİR BAĞ OLUŞAN NETBOOK' UM VAR AMA KENDİSİNDEN FİLM İZLEMEK DIŞINDA VERİM ALAMIYORUM. DOLAYISIYLA İŞ YERİMİN CAAANIM, ŞAPPADANAK İŞLEM YAPTIRAN BİLGİSAYARI DURURKEN EVDE CEBELLEŞMEK İSTEMİYORUM.

YANİ NEDİR?: ''FLAŞ FLAŞ FLAŞ! EKMEK ARASI BİBER YAZILARI BURDA YAZILIYOOOR!''

UMARIM 'MİM' AMACINA ULAŞMIŞTIR :)

BU ARADA KONTES'E DE TEŞEKKÜRLERİMİ SUNUYORUM ;)

12 Ekim 2012 Cuma

CUMA' LARA...



HAYAT GÜZEL CAN'LAR, LAYIKIYLA YAŞAYANA;
GÜZELLİKLERİ GÖRMESİNİ BİLENE;
ŞÜKRETMESİNİ BİLENE;
MUTLU OLMASINI BİLENE;
HUZURU İÇİNDE ARAYANA.
HEPİNİZİ SEVİYORUM!
HEPİMİZE HAYIRLI BİR CUMA GÜNÜ DİLİYORUM :)

10 Ekim 2012 Çarşamba

''BEN BERTOLT BRECHT''


9 Ekim 2012 Salı Akşamı 20:30 itibariyle Trabzon Devlet Tiyatrosu Haluk Ongan Sahnesi' nde gittim ''Ben Bertolt Brecht''e. 
Gitmemde asıl etken, Genco Erkal' ı bir önceki sene ''Nazım Gibi'' gösterisinde izlemem olmuştur. Hayran kalmış ve hatta aşık olmuştum G.Erkal'a. Nasıl hayran kalınmaz ki o yeteneğe, oyunculuğa, ses tonuna, ezbere, tempoya, nefese ve yaşına rağmen gençlere taş çıkaran performansına!..

İşte bir önceki gösterisindeki etkisi bende hala devam ederken bu kez ''Ben Bertolt Brecht'' geldi Trabzon'a G.Erkal ve Tülay Günal'ın sunumuyla. 

Evet G.Erkal'a tekrar aşık oldum ama bu kez de T.Günal'a hayran kaldım. Nasıl da bulmuş iki mükemmel oyuncu birbirini! T.Günal'ı, çoğunluk, ''Asi'' dizisinden tanır; esas oğlanın teyzesi olarak. Ama bu temsildeki oyunculuğu, müzikal yeteneği, sesi, bedenini kullanışı, rahatlığı, öz güveni ve her şeyi her şeyi mükemmeldi! Ne yalan söyleyeyim ''Asi'' dizisinde ne kadar yalınsa bu temsilde de bir o kadar parıltılıydı.

Oyunda aklımda özellikle köpek balıklarının ''medeni(!)'' olmasıyla hayatlarının nasıl değişeceği ve ''iyi insan'' olmanın yararları(!) ile ilgili anlatılan kısımlar ve T.Günal'ın şarkı söylerken ki beni mest etmesi kaldı.

Ne diyeyim anacım, gidin-izleyin-görün-bilinçlenin-keyif alın!

Genco Erkal gibi bir yeteneğe-değere sahip olmanın, onu sahnede izlemenin tadını çıkarın!

Bu arada G.Erkal'ın 1938 doğumlu, yani 74 yaşında olduğunu öğrendiğimde kendimden utandım!



9 Ekim 2012 Salı

ARKADAŞLAR, DENGE UNSURLARIDIR.



5 Ekim Cuma akşamı saat 18 arabasıyla Ordu yollarına düştüm.
Seyahat sebebim, üniversiteden yurt arkadaşım Razişimi ve yine üniversiteden sınıf arkadaşım Pınar'ı görmek, hasret gidermek, sarılmak, pozitif enerji almak, konuşmak, halleşmek ve rahatlamaktı. 
Aynen de öyle oldu. O kadar iyi geldiler ki bana Canım Arkadaşlarım.
Razişim'de konakladım; Pınarcım'da soluklandım.
Raziş, Ben ve Pınar :)

Evvela Raziş:
Cuma akşamından, döndüğüm Pazar gününe kadar Razişim'de kaldım. ''Bir insan bu kadar mı iyi niyetli, iyi kalpli, sevecen, samimi olur?!'' dediğim biridir Razişim ve yıllar boyunca da değişmeyip bu özellikleri sabit kalmıştır.
Buna bir de misafirperverliği, çok iyi muameleyi, enfes sofraları ekleyin; ortaya mükemmel biri çıkıyor. Hem güldük hem dertlendik hem dertleştik hem küfrettik hem dualar ettik Razişimle.
Cuma gecesinden C.tesi sabahının 4'üne kadar sohbet ettik. Birbirimizi görmeden geçirdiğimiz zamanın acısını çıkardık. C.tesi sabahı saat 10'da uyandık. Trabzon'da olsaydım hiç bir güç beni 6 saatlik bir uykuyla, hele ki tatil sabahı saat 10'da uyandıramazdı! Ama söz konusu, can arkadaşlar olunca ve gecenin bi vaktine kadar konuşup, içimdekileri dökmüş ve rahatlamış olunca çakı gibi dikiliverdim ayağa!
Razişimin sunumuyla enfes bir sabah kahvaltısının ardından Ordu yollarına döküldük ve soluğu Teleferikte aldık.


Teleferikte yaptığımız kakara kikiriler kayda değerdi :) Bir sürü fotoğraf çektirdik ki çoğu da abuk sabuk içerikliydi :) Ancak fotoğrafları çektiğimiz Razişimin Iphone'u çökünce fotoğrafsız kaldık...

Teleferikle çıktığımız Boztepe'de zıvanadan çıkmanın dibine vurduk! Birbirimize kullandığımız tabirler hafızamızda yer etse de buraya yazamayacağım edep'lilikte :)Amaaa çantamdan çıkardığım küçük el aynama Razişimin ''Yuh, o ne! Köydeki amcaların bile kapaklı aynaları var!'' demesi ve bana yeni bir ayna hediye etmesi ile Razişin kahve falındaki bir şekle benim ''birbirine   ellerini uzatan bir kızla erkek''demem , Razişin ise ''tabut! cenaze var burda!'' şeklinde yorumlaması, psikolojilerimiz arasındaki farkı gösteriyordu :)
Ordu Boztepe

Kahvelerimizi içip aceleyle Pınar'a yollandık. Zira geç kalmıştık, acıkmıştık ve sıkışmıştık :) Ziyaretin ucunda, Pınar'ın eşi Şekip'in hazırladığı içli köfteler ve Pınar'ın oğluşu Çınar vardı :)
Benim vazgeçilmezim olan yemek ve çocuk sevgisi, günü orda tamamlamızı sağladı. Nasıl bir pozitif enerji yumağıdır şu çocuklar! Hele ki Çınar, ara ara gördüğü Raziş Teyzesindense hiç görmediği Ayşe Teyzesini sevmiş, öpmüş, koklamışsa değmeyin keyfime! :D

Gün Pazar'a dönerken yine Razişimin aşk dolu(!) sofrasındakiler akın akın(!) mideme inerken Pınar aradı ve soluğu hemen Vonalı Celal'de aldık. (Vona, Rumca'da Perşembe demekmiş. Yani, restaurantın bulunduğu Ordu'nun Perşembe ilçesinin eski adı.)
Vonalı Celal'in mevkiisi

Restaurant öyle afili, lüks bir değildi ama manzarası süperdi; yemek sunumu, ilgileri ve aperatifleri gaaayet iyiydi. Kahvaltı sofrasından yeni kalkmış olan ben, afiyetle sildim süpürdüm balıkları :) Restaurantta bize Pınar'ın iş arkadaşları Ayşe, oğluşu Rüzgar, eşi Tayfun ve kardeşi de katıldı. Kalabalık-hoş bir yemek yedik.

Her güzelliğin bitmesi gerektiği gibi benim de Ordu ziyaretim bu ziyafetle sonlandı ve akşam saat 7 arabasıyla Trabzon'a döndüm. 

Yolda yanıma oturan kız-o kadar çene çalmamıza rağmen adımızı sormadık :) - çok ilginçti. Onu ve yıllarca yaptığım otobüs seyahatlerime dair anılarımı ayrı bir post'ta yayınlamayı düşünüyorum. Tembelliğime denk gelmezse tabi!!!

Bu arada post'uma ''Arkadaşlar, Denge Unsurlarıdır''  başlığı atmamın nedeni, arkadaşlarımla iç huzuruma ulaşmam, onların tatlı dilleriyle-sevgileriyle-ilgileriyle beni rahatlatmaları ve ''denge''li diyalogları onlarla ve onlarda görmem oldu. Kaç zamandır yaşadığım uyku sorunu o 2 gün boyunca yoktu mesela. Ve ayrıcaaaa zayıf-düzgün fiziğiyle Razişim ve hamile olmasına rağmen zayıf-düzgün fiziğiyle Pınarcım, ''yemek dengemi'' kurmamda da yardımcı oldular :) Cuma gününden beri az yiyorum :) Umarım bünyem bu duruma alışır :D

1 Ekim 2012 Pazartesi

DUYARLI DAVRANMALIYIZ; ÇOK ÖNEMLİ ÇOK!

MUĞLA BELEDİYESİ'NDE TECAVÜZ SANIĞI İSTEMİYORUZ!


Fethiye Davası olarak bilinen toplu tecavüz davası sanıklarından Vahdet Kadıoğlu Muğla Belediyesi’nde resim dersi veriyor. Bizler bir toplu tecavüz olayında sanık olmuş bir kişinin yaşadığımız kentin belediyesi bünyesinde kurs vermesini istemiyoruz. Ayrıca bu dava henüz bitmemiştir ve Yargıtay’da devam etmektedir. Belediyelerin kent halkının taleplerini göz önünde bulundurması gerektiğini hatırlatarak, Muğla Belediyesi’nin Fethiye toplu tecavüz davası sanığı Vahdet Kadıoğlu’nun işine son vermesini istiyoruz.


KADININ BEYANI ESASTIR!



ÇOCUKLARINIZA BİR TECAVÜZ SANIĞININ DERS VERMESİNİ İSTER MİSİNİZ?



TECAVÜZ SANIĞININ OLDUĞU KÜLTÜR SANAT MERKEZİNE GİTMEK İSTER MİSİNİZ?







Ve ayrıca;

''Ben asla tecavüze/tacize mahal verecek bir davranışta bulunmam, o yüzden güvendeyim. '' savıyla hareket edip tacize/tecavüze uğrayan kız/erkek çocuklarını, kadınları hor gören, içten içe ''kuyruk sallamıştır'' diyen kadınlarız/erkekleriz.

Ne acıdır ki olayların üstü kapatılıyor, tecavüze uğrayanlar vebalı gibi saklanıyor, utandırılıyor.
Ve yine ne acıdır ki haberler hep tecavüz edenlerin değil de tecavüze uğrayanların isimleriyle yapılıyor!!!
Aşağıdaki yazı ''ben insanım'' diyen herkesin herkesin okuması gereken bir yazı.
Benim duygu ve düşüncelerimi ziyadesiyle anlatmış; sizi bilemem...




http://defnesumanblogs.com/2012/09/03/insanlik-ayibi/