28 Eylül 2014 Pazar

AŞKIMIN HER HARFİ SEN!..



Evet seni sevdim. 
Hem de çok sevdim. 
Ve tabi ki hala seviyorum. 
Ama sevdamın ne yüzünle kaşınla gözünle 
ne de boyunla posunla gülüşünle bi doğru orantısı var. Sevdamın tek kat sayısı SENsin. 
Artıların ve eksilerinle. 
Olurunla olmazınla. 
Olma ihtimalinle olmama ihtimalinle. 
Kısmi yaşadıklarımızla ve belki de hayalimdekilerin hiçbirini yaşayamayacak olmamızla. 
Gece yatmadan evvel son, sabah güne başlarken ilk aklıma gelen "şey" olmanla. 
Yağmurun sesinin beni senin yaşadığın yere götürmesiyle. Soğuk havanın beni titretmesinin seni özletmesiyle. 
Daha binlerce varyasyon, ihtimal, güzellik, umut, yaşama sevinci ve ümidi ile... 
Seninle...

Güz Okuma Şenliği 2014

Sözü hiç uzatmadan direkt konuya giriyorum.
Pinuccia' nın Kitapları blogunda Güz Okuma Şenliği 2014 başlığı altında çok güzel ve yararlı bir etkinlik var. 
Kitap severler, kitap oburları, isteyen herkes beri gelsin.
Ben aşağıdaki liste ile etkinliğe katılıyorum.



1. Kategori (10 puan): İsminde sonbahar mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların güzün geçtiği bir kitap. 
■ EYLÜL / Mehmet Rauf /
Akvaryum Yayınevi / 319 sayfa

2. Kategori (10 puan): Sadece tek bir kitabını okuduğunuz ve sevdiğiniz bir yazardan bir kitap.
■ Dünyanın Üç Yüzü / Mustafa Ulusoy / Timaş Yayınları / 303 sayfa

3. Kategori (10 puan): Bir deneme veya inceleme veya gezi kitabı.
■ İlber Ortaylı Seyahatnamesi / İlber Ortaylı / Timaş Yayınları / 304 sayfa

4. Kategori (10 puan): Adında bir meslek geçen bir kitap
■ Dublörün Dilemması / Murat Menteş / İletişim Yayınları / 263 sayfa

5. Kategori (10 puan): Nobel ödüllü bir yazardan bir kitap.
■ Siddhartha / Hermann Hesse / Can Yayınları / 148 sayfa

6. Kategori (10 puan): İngiliz edebiyatından bir kitap.
■ Büyük Umutlar / Charles Dickens / Kent Yayıncılık / 220 sayfa

7. Kategori (10 puan): Türk bir yazardan bir öykü kitabı.
■ Başarı Öyküleri / Selim Gündüzalp-İsmail Örgen / Zafer Yayınları / 172 sayfa

8. Kategori (10 puan): Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk vb. türde bir kitap.
■ Bozadam / Ömer İzgeç / İthaki Yayınları / 216 sayfa

9. Kategori (10 puan): Yasaklanmış bir kitap.
■ Madame Bovary / Gustave Flaubert / Morpa Kültür Yayınları / 336 sayfa

10. Kategori (10 puan): Beyaz perdeye aktarılmış bir kitap.
■ Taş Meclisi / Jean Christophe Grange / Doğan Kitap / 365 sayfa

11. Kategori (10 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında bir kitap.
■ Sarı Zeybek / Can Dündar / Can Yayınları / 224 sayfa

12. Kategori (10 puan): Hayatının herhangi bir döneminde öğretmenlik yapmış bir yazardan bir kitap.
■ Saatleri Ayarlama Enstitüsü / Ahmet Hamdi Tanpınar / Dergâh Yayınları / 395 sayfa

13. Kategori (10 puan): Türkiye'de herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap. 
■ Sancı… Sancı… / Necati Tosuner / Derinlik Yayınları / 278 sayfa 
1978, TDK Roman Ödülü

14. Kategori (10 puan): 700 sayfadan uzun bir kitap.
■ Tutunamayanlar / Oğuz Atay / İletişim Yayınları / 724 sayfa

15. Kategori (10 puan):Artık aramızda olmayan bir yazardan bir kitap.
■ Teslim Ol Küçük / Sulhi Dölek / Varlık Yayınları / 231 sayfa

16. Kategori (10 puan): Polisiye/gerilim/korku vb. türde bir kitap.
■ Cerrah / Tess Gerritsen / Doğan Kitap / 296 sayfa

17. Kategori (10 puan): Bir aşk romanı.
■ Yüzbaşının Kızı / Aleksandr Puşkin / Morpa Kültür Yayınları/ 207 sayfa

18. Kategori (10 puan): 2014 yılında çıkmış bir kitap (Yabancı kitaplar için Türkiye’de ilk baskısını 2014’te yapması da kabulümüzdür)
■ Dünden Bana / Yusuf Gürer / Düz Yazı Yayınevi / 168 sayfa

19. Kategori (Her kitap 10 puan, 2 kitabı da okuyana ekstradan 20 puan, toplam 40 puan): 
İsminde bir şehir/ülke adı geçen bir kitap ve buna ek olarak o şehrin yer aldığı ülke edebiyatından bir kitap. 
■ Araksi, Trabzon Çarşı Pazar / Enbiya Kırali / Sonhaber Yayınları / 316 sayfa
■ Valizimde Gölgeler / Serkan Koktay / Koyu Kitap / 288 sayfa

20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplam 50 puan): 
Aynı yazardan 3 kitap ama dikkat! Aynı seriye ait kitaplar kapsam dışı. Aynı yazarın üç farklı serisinden birer kitap olur tabii.
■ Vatikan Batı’ dan Gelen Tehlike / Hulki Cevizoğlu / Ceviz Kabuğu Yayınları / 109 sayfa
■ Amerika’ nın Körfez Savaşı / Hulki Cevizoğlu / Ceviz Kabuğu Yayınları / 238 sayfa
■ İşgal ve Direniş-1919 ve Bugün / Hulki Cevizoğlu / Ceviz Kabuğu Yayınları / 317 sayfa 

21. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Yeni yazarları keşfetmek lazım. Kim bilir şimdiye kadar hiçbir kitabını okumadığımız ama çok seveceğimiz ne çok yazar var. Bir Türk kadın, bir Türk erkek, bir yabancı kadın, bir yabancı erkekten olmak üzere toplam 4 kitap okumanız gerekiyor.
■ Deliduman / Emrah Serbes / İletişim Yayınları / 348 sayfa
■ Doğu’ dan Uzakta / Amin Maalouf / YKY / 457 sayfa 
■ Büyük Resmi Görmek / Deniz Ülke Arıboğan / Timaş Yayınları / 239 sayfa 
■ Ateşböceği Yolu / Kristin Hannah / Pegasus Yayınları / 624 sayfa 

22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 70 puan): İsminde aynı kelimenin geçtiği üç kitap.
■ Aşkın Şehidi / Ahmet Turgut / Paradoks Kitap / 470 sayfa 
■ Şizofren Aşka Mektup / Cezmi Ersöz / Gendaş Kültür / 158 sayfa
■ Ölümü Özlemeyen Aşkı Anlayamaz / İsmail Acarkan / Vural Yayınları / 181 sayfa

Sevgiler...

24 Eylül 2014 Çarşamba

MUTLU OLMAK ŞART MI?


Otobüs yolculuğumdan aldığım keyfe şaşırdın.
Mutlu olmak şart mı dedin.
Mutlu olmak şart. Şükredebildiğin ölçüde mutlusundur zaten. Değil mi ki dinimizde bir tebessüm, bin sadakaya eş. Yukarıda yazılanlar çok mu Polyanacı ve asılsız mı; gereksiz pembe gözlükler mi? Değil.
İnsanın her daim bir tebeessüm edene ihtiyacı vardır. Akşam girdiğin evinde tebessümle karşılanmak istersin. Şükrünü bilen, pembe gözlüğünü takan biri ancak çok para getirmesen de, ve hatta ona ters gelen düşüncelere sahip olsan da tebessümle karşılar seni. Yaradanına ve hayata ve gördüğü her şeye, yaşadığı her an'a şükreder. Alelâdeyi bile mükemmel görür ve mükemmelleştirir. Bu, abartmak değildir. Çünkü her şeyi, Yaradan var etmiştir.

22 Eylül 2014 Pazartesi

Durumlar Böyle Cancağızım...

22 eylül 2014 pazartesi sabahına saat 04:36 itibariyle çok güzel bir giriş yapan Ekmek Arası Biber blogunun yapımcısı ve sunucusu olan Aşgül Hanım, yaşadığı şehir olan Trabzon semalarından siz sevgili takipçilerine koccaman bir GÜNAYDIIIIIIIIIIIIIIN yollamak istiyor; kabul buyurunuz lütfen... Alıp öpüp başınızın üzerine koyduysanız hadi şimdi yazının devamını okuyun:
Normal günler, geceler ve sabahlarda bu saatte yatakta olan bendeniz iyi mi yapmaktadır; normali zaten bu saatte uyumak mıdır bilemedim. Neden diyecek olursanız, dışarıda mis gibi bir hava var, mis! Bunu kaçırıyoruz yahu uyurken! E yüce dinimde sabah namazının olmasının nedenlerinden biri de bu olsa gerek: kalk yavrucum o kokmuş yatağından, git bi abdestini al, aç camını pencereni, doldur mis gibi havayı ciğerlerine, sabahın feyzinden bereketinden yararlan, kıl namazını, hem acziyetini bil, senden büyük bir Yaratıcı olduğuna inanıyorsun ki bu saatte kalkıyosun yatağından ve sende de büyük bir güç var ki, bu saatte milyonlarcası kös kös yatarken sen farkını ortaya koyuyor ve içindeki o kocaman canavara = nefsine galip geliyorsun, büyük bir irade örneği sergiliyorsun, e var mı senden güçlü insan evladı? yok.

Dedi Aşgül ve geldi kendi halini arzuhal etmeye:
Durum aynen fotoda yer aldığı gibi. Kitaplar var kitaplar; okunanlar var, okunacaklar var; e bu saatte ayakta olunca demek ki bir dert de var ve bu derde eşlik edecek bir de cigara var. Haa fondaki Sıla' yı da unutmamak lazım: zira ''Yabancı'' diyerek bana seslenmekte kendisi.Haksızlık etmemem gereken bir diğer canlı da hemen sağ yanımda yer alan çam ağacı (pardon, ladindir kendileri). Valla yanımda, aramızda hesaplasan hepi topu 3-4 m. var. Bir de ötüp duran horoz var. Ya kardeşim bu hayvan hiç mi uyumaz? Günün 24 saati ötüyor sanki.


Biraz evvel ayakkabı sesi duydum ve hemen kafayı camdan uzattım. Meraklı teyzelere döndüm yahu. Bu saatte bu ayakkabı sesi, Alla Alla ya, bu saatte bi kadın işe mi gidiyor işten mi geliyor der iken, esneme sesi taaa 5. kattaki bana kadar gelen bi abimiz geçiverdi sokaktan. Abicim sende de ne ayakkabı varmış öyle! Ve yokuş aşağı yürüyen bir diğerini gördüm. Belli ki bu saatte işe gidiyorlar. E ekmek parası, geçim dünyası, kolay değil. Rabbim kolaylık versin ve işlerini rast getirsin İnşaAllah, alnının akıyla çalışan, helal lokmadan gayrısına tamah etmeyen herkesin.

Saat 05:02 oldu ve mübarek ezan okunmaya başladı. Rabbim ülkemizin semalarını ve tüm dünya atmosferini ezansız bırakmasın İnşaAllah! Elhamdülillah. Rabbime hamd-ü senalar olsun. Ne güzel bir nağmedir bu, ağlatır insanı. ''Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli/ Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli!''. Derken diğer camilerden de ezan sesleri yükselmeye başladı. Elhamdülillah Elhamdülillah Elhamdülillah. Ne güzel bir ahenk bu! Bu zincirleme ezanlar sayesinde Dünya üzerinde 24 saat-sürekli-kesintisiz Allah-u Ekber dendiğini biliyor muydunuz? Müthiş bir şey değil mi? Bunu ilk öğrendiğimde vaaaay deyip Dünyayı hayal etmiştim, her yerinden ezan sesleri yükselen. Ve her aklıma geldiğinde de şükrederim, tebessüm ederim, aynen şu an olduğu gibi.

Bir kaç hanenin ışıkları yandı. Yoksa namaza mı kalktılar diye hoşlanıveriyorum bu durumdan. 

Aklıma geldi de, insanın sabah namazına kaldıran bir yari olmalı. Ebedi saadet!

Niyetim çok farklı şeyler yazmaktı ama Rabbim demek ki bunları reva gördü ve dilimden bunlar döküldü. 

Cümleten hayırlı sabahlar, hayırlı haftalar.

19 Eylül 2014 Cuma

Eylül...Yağmur...Mum... ve ışığı

Günlerden Cuma. Aylardan Eylül. Eylül be Eylül daha ne olsun! Yıl ise 2014.
Saat 19:47

Yıllar geçse de üstünden
Bu kalp seni unutur mu?
Kader gibi istemeden
Bu kalp seni unutur mu?
Bir hasretlik…

Evet fonda F.Kızılok, masada mum, dışarda yağmur, gönülde sebepsiz bi durgunluk var.



Bir kitap biter başka bir kitap girer hayata.

'Elif Gibi Sevmek' bitti. ‘Nietzsche Ağladığında’ mevcut durumda okunuyor zaten. ‘Yok Karşılığı Yüzünün’ bir nefeslik aralarda ele alınacak. (öyle böyle der iken ‘Yok Karşılığı Yüzünün’ okuyacağım 3. C.Ersöz kitabı olacak.)

Yaşanmışlıklar da böyle midir?

Değiştirmek bu kadar kolay mıdır?

Bir kitabı alırsınız elinize, evirir çevirirsiniz. Evvela kapağı cazip gelmelidir size, adı çekmelidir sizi. İyi bir okuyucu iseniz yayın evine mutlaka dikkat edersiniz. Yazarı hakkında mutlaka bir bilgi ve kitabın konusuna dair de bir ön bilgi ile donanarak seçersiniz kitabı. Arka kapak yazısını, referanslarını okumadan ise asla olmaz. Sayfaları hızlıca çevirir, koklarsınız, organik bir bağ arar ya da hemen organik bir bağ kurarsınız kitapla aranızda. Ama kitabın içini asla okumadan bilemezsiniz. Birini hiç etkilemeyen bir kitap, bir başkası için hayatının kitabı olabilir.

Hayatımıza giren insanlar için de böyledir, değil mi?

Hep bir arayış içindeyizdir.

Ying-yang misali uyumlu olacağımız eş-arkadaş-dost-aile bireyi… Biri ama mutlaka biri bizim copy-paste’ ımız olsun isteriz. Biz leb demeden leblebiyi anlasın. Sustuğumuzda ne için sustuğumuzu bilsin. Ben’ imizi bilsin.

Peki kolay mı böylesi?
Değil.

Mümkün mü?
Kısmen.

E ne diyelim o zaman?
Rabbim böylesini nasip etsin İnşaAllah.

Alakasız son söz: F.Kızılok ve C.Ersöz’ ü siz de birbirlerine çok benzetiyor musunuz?

Kısmen alakalı son sözden sonraki söz: daha önce okuduğum C.Ersöz' ün ilk kitabına dair yorumum 'Şehirden Bir Çocuk Sevdin Yine' burada ve ikinci kitabı 'Kafka Market' e dair yorumum da burada.

Sevgiler benden tüm yürekten sevenlere gitsin!

ELİF GİBİ SEVMEK








Şimdi bitirdim.
Taze taze.
Hem de mum ışığında ( 19.09.2014 Cuma 19:10 ).
Elektrikler gitti.

Kitaba dair didaktik bilgiler:
ELİF GİBİ SEVMEK. 
Yazarı: Hikmet Anıl Öztekin
Türü: şiir-deneme
Yayınevi: Yakamoz kitap
Sayfa sayısı: 189
( Elif Gibi Sevmek-2 yoldaymış.)
Yazarın yaşı: 27
Yazarın memleketi: Trabzon ( hehehe J )
Yazarın doğum günü: 10 şubat
Yazarın sevdiceğinin adı: Elif (çok şaşırtıcı oldu, di mi? J )
Yazarın ruh hali: Depresif-Karamsar-Aşırı Aşık J
Yazarın ebeveynleri: Babası 2007 senesinde rahmetli olmuş. Allah rahmet eylesin.

Kitaba dair Ayşece bilgiler:
Ay şiştim anacım!..
Şiir kitabı okuma kültürü  ya bende yok ya da bu kitap…hmm nasıl diyeyim?.. en amiyane tabiriyle baydı.

( Konusu gelmişken; hakikaten şiir kitabı nasıl okunur? Roman, deneme, düz yazı okur gibi eline alırsın ve başında kalırsın, sayfaları devire devire okursun mu? Yoksa günübirlik, çerez niyetine, her güne bir tane şeker modunda mı tamamlarsın kitabı? Bir bileniniz varsa bana yardımcı olsun lütfen. )

Aslında var ya kitaplar hakkında kötü konuşamıyorum ben. Ne zaman olumsuz bir şey söylesem kitaba haksızlık ediyormuşum gibi geliyor. İçim kötü oluyor ve hemen cümlelerimi toparlamaya çalışıyorum. Elbette bu şiir-deneme kitabından da kazandıklarım oldu.  Mesela hiç yoktan bana 'İndigo Mavisi Kullanarak Hayatı Renklendirmeye Ne Dersin?' cümlesini kurdurtup, o yazımın ortaya çıkmasını ve olumlu geri dönüşler almamı sağladı J Ama şunu söyleyebilirim, mutlaka okumalısınız diyemem. Zaten neredeyse her sayfası facebookta paylaşılmış durumda. Her kelimesi ve cümlesi aşina.

Zaten kitabın her sayfası da facebook formatında hazırlanmış. Bol resimli, çaylı, martılı, İstanbullu, kalpli… Bu durumdur  zaten kendisine çerez kitap muamelesi yapmama sebep.
Bir de o kadar eliiiiffff eliiifff diyor ki, platonik bir aşka saptanmış arkadaşımın takıntılı söylemlerini dinliyor gibi oldum her sayfada. Her şiir aynı tarz, hep aynı konu etrafında dönmeler ve neticede beni illallah ettiren bir aşk. Aşk diyorum ama istemeyerek şunu da eklemeliyim, samimiyetsiz geldi bana bu ‘’aşk’’; tabii eğer gerçek hayatta yansıması varsa… Tabi gerçek hayatta yansıması yoksa daha vahim: çünkü okuyucuya o duyguyu olduğu gibi aktaramıyorsa sıkıntı var demektir.

Ancak 179. sayfası itibariyle daha samimi, daha doyurucu ve daha anlamlı buldum yazdıklarını. Şiirdense deneme ve düz yazı türünde daha yetenekli buldum yazarı.

Beni tebessüm ettiren kısımlar ise birkaç şiirinde Trabzon’ u anması oldu. Ee memleketimi kitaplarda görmek hoşuma gidiyor doğal olarak. Hoş benim memleketim daha çok anılmayı ve yazılmayı hak ediyor ya neyse…

Gelelim totale:
Elif Gibi Sevmek-2  yoldaymış dedim ya, alacağımı sanmam. Kitaplığımın raflarında okunmayı bekleyen onlarca kitabım var, onlara haksızlık edemem.

Ama her kitap bir hazine, bir dünya; anlayana!
Lütfen kitapsız bir gününüz olmasın!

Sevgi, saygı ve hÖrmetlerimle ;)

18 Eylül 2014 Perşembe

Su ve Ateş


'' Tesadüf diye bir şey yoktur.
Olması gereken olur.
Bütün bunların yaşanması gerekiyordu ve oldu.
Ateş, suya düştü.
Ama, ne su buhar oldu ne de ateş söndü.
Alevleri tüm şehri sardı.
Hissettikleri hep acıydı, hem de ne acı... ''

Seviyorum ya bu adamın (Özcan Deniz' in) filmlerini.
 Yani, Evim Sensin ' den sonra bu filmi de beğendim.
Yer yer sarsılarak ağladığım doğrudur; özellikle de baba figürünün olduğu yerlerde.
Aşklar olsun sevgiler olsun birliktelikler olsun ama nolur lütfen ayrılıklar olmasın...
En son Kelebeğin Rüyası filminde ''ayrılıklar olmasın ya olmasın nolurrr'' diye diye ağlamıştım.
Duygularım bunlar.

Filme dair söyleyebileceklerim ise daha ilk sahnesi ile beğenimi kazanmış olduğudur. Bu ne ya, yabancı filmler gibi başlıyor, helal olsun dedim ve zaten sahne de Almanya' da geçiyormuş ve yabancı bir ekiple de çalışılmış :)

Reklam ve dizi filmlerinden tanıdığımız ve açıkçası soğuk, vasat ve tekdüze bulduğum Yasemin Allen' a ise bu filmde kanım kaynadı.

2 saat sürüyor.
2013 yapımı.
Yönetmen koltuğunda Ö.Deniz oturuyor.

Filmin konusu:
Dil eğitimi için Londra' ya giden ve eğitimi bittikten sonra da orada yaşamaya devam eden Yağmur, Kemal'le tesadüf eseri bir uçakta karşılaşır ve tesadüfler peşlerini bırakmaz. Yağmur, çok az tanıdığı ve gizemli bir yönü olduğuna inandığı Kemal' e aşık olmuştur ve aralarında bir ilişki başlar. Hayatına giren diğer adamlardan farklı olan Kemal' in ise Yağmur' dan sakladığı çok büyük sırlar vardır. Londra' da rüya gibi günler geçiren çiftin, bugünleri kısa sürede geride kalacaktır. Asıl adı Haşmet olan Kemal, büyük bir aşiret hesaplaşması ve kan davasının içerisindedir. İki aşiretin, kanı karşılıklı olarak durdurması da tamamen Haşmet'e bağlıdır. Yağmur'u da içine sürükleyecek karanlık olaylar ise kapıdadır...

Filmde yer alan kitaba kapak olan aşağıdaki fotoğraf çok hoşuma gitti.


Ve gelelim fragmana:

İyi Seyirler Efen' im...

ŞAŞIRDIM KALDIM İŞTE BİLMEM Kİ NEMSİN

ŞAŞIRDIM KALDIM İŞTE BİLMEM Kİ NEMSİN



Sözde senden kaçıyorum 
Dolu dizgin atlarla 
Bazen sessiz sevdasın 
İpekten kanatlarla 
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla 
Karşıma çıkıyorsun 
En serin imbatlarda 
Adını yazıyorum 
Bulduğun fırsatlarla 
Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla 
Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla 
Sözde senden kaçıyorum 
Dolu dizgin atlarla 
Ne olur bir gün beni 
Kapından olsun dinle 
Öldür bendeki beni 
Sonra dirilt kendinle 
Çarpsam kara sevdayı 
En azından yüzbinle 
Nasıl bağlandığımı 
Anlarsın kemendinle 
Kaç defa çıkıp gittim 
Buralardan yeminle 
Ama her defasında 
Geri döndüm seninle 
Hangi düğüm çözülür 
Nazla, sitemle, kinle 
Ne olur bir gün beni 
Kapından olsun dinle 
Şaşırdım kaldım işte 
Bilmem ki nemsin 
Bazen kız kardeşimsin 
Bazen öp öz annemsin 
Sultanımsın susunca 
Konuşunca kölemsin 
Eksilmeyen çilemsin 
Orada ufuk çizgim 
Burda yanım yöremsin 
Beni ruh gibi saran 
Sonsuzluk dairemsin 
Çaresizim çaremsin 
Şaşırdım kaldım işte 
Bilmem ki nemsin




Yavuz Bülent Bakiler



18 eylül 2014
perşembeye varış
00:48

İndigo Mavisi Kullanarak Hayatı Renklendirmeye Ne Dersin?

# Geliyorum yarın  [ dedi bana. ]

- Napak???   [ dedim, önemsemediğim için. ''Napiyim? Bana ne?'' manasında... 
]
# Ne yapalım? :) [ dedi, sorumu gerçek anlamış olacak ki ... ]  

- İndigo Mavisi Kullanarak Hayatı Renklendirmeye Ne Dersin? [ diye sordum ben de ]

Doğal olarak anlamadı.

Anlayamazdı da zaten.


2 Eylül 2014 Salı

Cesaretin Var mı Aşka? ...film...



1 saat 33 dakika süren
Fransız olan
2004 yılında yapılan
dolayısıyla benim üniversite 4.sınıfıma denk gelen
vizyona girdiğinde sinemada izlediğim
etkisinde uzun süre kaldığım
ahhh aşşşkk aşşşşkk dediğim
bu nedenle 10 sene üzerine tekrar izleme girişiminde bulunduğum
ama dün gece izlerken bitimini bekleyemeden 
neyinden etkilenmişim yahu ben bunun dediğim
sinir küpü olmuş bi vaziyette
son yarım saati izleme gereği bile duymadan
sonlandırdığım filmdir
''Cesaretin Var mı Aşka?''

Dün gece izlerken sinirlenmeme nedenim
cinselliğin çocuk yaşlara denk indirgenmesi
yaşanılabilecek güzel bir birlikteliğin salakça sebeplerle hiç edilmesi
habire birbirlerini aldatmaları
ve gömlek değiştirir gibi sevgili değiştirmelerin
aşk yarasının gerekçesi olarak gösterilmesi idi.

Filmin yanıma kar olarak kalan tek yanı,
beni,
10 sene önce,
Louis Armstrong ile ve onun söylediği eşsiz ''La Vie En Rose'' şarkısı ile 
tanıştırması oldu.


Merak edenlere filmin konusu:
Birbirlerinin en iyi arkadaşları olan Julien ve Sophie, çocukken başladıkları tuhaf oyunu, yetişkinlik dönemlerinde de sürdürürler. Korkusuzluk içeren bir tür yarışmadır bu oyun. Cüretkar hünerlerini ortaya koyarak birbirlerini yenmeye çalışırlar. Sophie’nin Polonya kökenli olduğu için ırk ayrımı yapan çocuklarca tacizi ve Julien’in hasta annesi ve sorunlu babası nedeni ile yaşadıkları, her ikisini birbirlerine daha da fazla yakınlaştırır. Bu oyun aracılığı ile sık sık birbirlerinin acılarını dindirmek için çaba sarf ederler. Ancak bir açıdan bu oyun, onların birbirleri için yaratılmış olma ihtimalleri gerçeğini savuşturuyor da olabilir.

İzlerseniz iyi seyirler
Ama bence başka filmlere bakın siz.


Beni Bırakma

Belki güneş bi gün ikimiz için doğar 

Belki korkuları hayallerimiz boğar 

O masal günü gelinceye kadar 

Susuyorum , susuyorum.
 
Susadıkça yüzün düşer aklıma,
 
Korkar oldum düşlemekten.

Adını anarım çoğalır sesim
 
Konuşmaktan düşünmekten özlemekten...

Gel bak bir elimde gökyüzü var halâ,


Ötekinde kayıp giden yıldızlar lâ lâ,
 
Korkular da benim umutlar da,

Beni bırakma.

Beni bırakma.

Kimse kimsenin her şeyi olamaz-mış 

Di' li geçmişten tek yaramsın sen 

Sensiz kimse miyim kimsesiz miyim bilmem

Hiç bilmek istemem hatta düşünmem 

Gel bak bir elimde gökyüzü var halâ,

Ötekinde kayıp giden yıldızlar lâ lâ,

Korkular da benim umutlar da,

Beni bırakma

Beni bırakma.


1 Eylül 2014 Pazartesi

Film. ''HaYaT GüZeLdİr''


İtalyan filmi
1997 yapımı
1998 Cannes Film Festivali Büyük Ödülü Sahibi
1999 Oscar' ına 7 dalda aday olup en iyi yabancı film, en iyi erkek oyuncu ve en iyi müzik dallarında bu ödülü kazanan
Senaristliğini, yönetmenliğini ve baş rol oyunculuğunu aynı adamın (Roberto Benigni) yaptığı
116 dakika süren
Hepinizin bildiği
Ama yukarıda saydığım özelliklerini bilmediğiniz
Belki 
-benim de şu an yazarken bile-
 İsrail' in Gazze' ye uyguladığı katliam sebebiyle Yahudi soykırımına neredeyse sıcak bakmanıza sebep olan film.
Bununla beraber filmi izlerken tüylerim de diken diken olmadı değil.

[Neden bizi bu hale getiriyorlar??? Kalbimiz her daim sevgi ve hoş görü ile atsın isterken neden kalbimize kin ve nefret tohumları ekiyorlar???
Adolf Hitler' in ''Gün gelecek bütün Yahudileri öldürmediğim için bana kızacaksınız.'' cümlesi çınlıyor kulaklarımda. Ya Rab sen affet... ]

Filmin ilk yarısı gayet eğlenceli,
diğer yarısı bir babanın ve annenin -ama özellikle babanın- fedakarlığını anlatan
duygusallığı zeka ve eğlence ile harmanlayan bir film.

Bu kadar cümle yeter.
Keyfim kaçtı.

''Paris' te Gece Yarısı'' Filmi (Midnight in Paris)


Keyifli, hoş vakit geçirten, mesela şu an beni -2 gece önce izlememe rağmen- hala tebessüm ettiren bir film :)

Filmde, evlilik hazırlığı yapan nişanlı bir çiftin Paris gezisinde yaşadıkları ve bu yaşadıklarının ilişkilerine yansımaları anlatılıyor. Ve bir gece yarısı Paris sokaklarında kaybolan esas oğlanın (Owen Wilson) yaşadığı gizemli olaylarla film renklenir :)

İşte o renklenen sahnelerde F.Scott Fitzgerald olssuuunn, Salvador Dali olsuuunnnn, Pablo Picasso olsuuuun ve en vahşileri olan Ernest Hemingway olsun dünyayı etkileyen ve sarsan sanatçılarla tanışıyorsunuz :)
Hani yani nasıl insanlarmış diye merak ediyorsanız izleyin derim :)

Owen Wilson filme cuk oturmuş. Başka bir oyuncu olamazdı bu karakteri canlandıran.

Film, 2011 yılı yapımı ve 100 dakika sürüyor.

Aynen afişinde gördüğünüz gibi tatlı mı tatlı bir film.

Filmden aklımda kalan dizeler, Conal Fowkes' ın söylediği [ filmde onunla da tanışıyorsunuz :) ] aşağıdaki şarkıya ait olanlardır.
''Let' s Do It, Let' s Fall in Love''
Çok keyifli bir şarkı :)
''Hadi yapalım! Hadi Aşık Olalım!
Herkes, her şey yapıyor; Biz de Yapalım!'' :)


İYİ SEYİRLER :)

''SELAM'' FİLMİ

''Selamı aranızda yayınız.''

Biraz evvel izledim ve sıcağı sıcağına paylaşmak istedim. Çünkü ben bu filmden etkilendim. Ve hatta hüngür hüngür ağladım. İçimdeki en derin duyguları, aradığımı, arzuladığımı, beni gerçek manada tatmin edebilecek ve sanırım bana gerçek huzuru verebilecek şeyi bana iade etmesiydi belki de bu filmden etkilenmemin sebebi.

Güzellik.

Gerçek Güzellik.

Gülün Güzelliği.

Selamı aranızda yayınız.

Benim diyeceğim ise; korkmayalım birbirimizden. Birbirimize art niyetsiz yaklaşalım ve farklı görmeyelim kimseyi kimseden. Yayalım tebessümü.

O halde Esselamu Aleykum ve Rahmetullah benden size :)

Filmin konusu:

Harun, Zehra ve Adem idealleri olan 3 öğretmendir. Eğitim aşkıyla geride ailelerini, yurtlarını bırakarak, 3 farklı kıtaya doğru yola koyulurlar. Adem, Bosna Hersek’e doğru yollara düşerken, ardında hamile eşini bırakmıştır. Zehra ise Afganistan’a doğru giderken aşık olduğu Harun’un sevgisini yüreğine gömer. Harun ise geçmişi bir kenara bırakarak, fakirliğin halen hüküm sürdüğü eski sömürge devleti Senegal’a doğru yola çıkar. 

Açlığın, yoksulluğun hatta yer yer halen savaşın hüküm sürdüğü bu farklı topraklara barışı, dostluğu, kardeşliği ve yardım götürmeyi amaç edinen isimsiz kahramanlar, eğitim aşkını kendi yaşamlarının üstüne koyarlar. Her ülkeye yeni hatıralar, yeni hayatlar hediye ederler... 
Yönetmenliğini Levent Demirkale’nin üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda ise Burçin Abdullah, Yunus Emre Yıldırımer ve Hasan Nihat Sütçü yer alıyor...

2013 yılı yapımı, 110 dakikalık bir film.

Ben beğendim.
Sizin de izlemenizi isterim.

Filme teşekkürümün bir sebebi de, çok kıymetli ''Haberin Var mı Yar Yar'' türküsünü an itibariyle üstüste defalarca dinleyerek ruhumun, içimin temizlenmesine, kulaklarımın pasının silinmesine vesile olmasıdır.

Rahmetli Kıvırcık Ali' den dinlemenizi tavsiye ederim.


Sevgi, selam ve dua ile...

:)