29 Ocak 2024 Pazartesi

ÖZÜMDE ÖZLEMEK VAR



''han'' nasıl viran olur? han dediğin nedir? kişideki ''han'' nedir? viran olan nedir? nasıl viran olunur?

yoruldum... yorgunum... kendim olamamaktan yoruldum, kendimi bırakamamaktan yoruldum.
düşünmekten yorgunum, yazamamaktan yoruldum.

sende olmak cehennemse eğer ben sende yanmayı özledim.

saatlerce ağlamaksa bunun devamı, göz pınarlarımın kurumasını özledim.

aynı şarkıyı defalarca başa sarıp şişenin dibini görmekse cezası, uykusuz gecelerimi sabaha bağlamayı özledim.

bıraktığım sigaraya tekrar başlamaksa kdv'si, öksürüklere boğularak peşpeşe içtiğim her dalla peşinen ödemeyi özledim.

yalnız kalmayı özledim. gündüz veya gece fark etmez, istediğim an gözlerimin dolmasına müsaade etmeyi özledim. kahkahalarla gülerken hunharca ağlamayı özledim.

dengesizlikse bu, yerin dibini göğün zirvesini, sonra da kendi düzlüğümü bulmayı özledim.

bana öğrettiğin bunalım şarkıları ilk dinlediğimde fenalıklar basmasını,

içtiğin sigaralara kızıp sonra sana eşlik etmeyi,

bana söylediğin güzel sözlere önce inanmayıp sonra o sözleri hatırlayıp gülümsemeyi,

beni yazmaya teşvik etmeni, bunun için senin bir şeyler karalamanı,

seni gördüğümde ve hatta seni düşündüğümde bile yaşadığım su içmiş gibi ferahlamayı,

seninle neler yaşayabileceğime dair ihtimallerin hayaliyle heyecanlanmayı,

bana beslediğin aşkı bana tutuk tutuk ve çekinerek yaşatmanı,

gece habersizce ve sessiz sedasız kapımın önüne bıraktığın kitapları, sabah işe giderken kapımı açtığımda görmeyi,

laf arasında sevdiğimi söylediğim ufak tefek şeyleri bi kutuya doldurup uzak şehirden bana yollamanı özledim...

yazmayı özledim,

hissetmeyi özledim,

 yaşamayı özledim,

yaşadığımı hissetmeyi özledim,

melankolik hallerimi özledim,

beklentili hallerimi özledim,

beklediğimi bulmayı özledim,

gizli kalmaktan yoruldum, görülmeyi özledim,

içimde saklı kalan sırları parça parça açığa çıkarmayı özledim,

yol gözlemeyi özledim, yolumun gözlenmesini özledim,

sevmeler sevdalar bitsin de zalimlere mi kalsın şu yalan dünya?..



29 Eylül 2022 Perşembe

SELAM DÜNYALI! BEN DOSTUM! :)

 


SELAM DÜNYALI! BEN DOSTUM! :) 

dememin üzerinden ne kadar zaman geçti bilmiyorum (çok uzun zaman geçti esasen, hepimiz biliyoruz.)


ara ara buluştuk burada ve

burası bana her zaman çok iyi geldi :)


pekiiiiii  ORALARDA YAZILARIMI OKUYAN BİRİLERİ kaldı mı?   :)))))



Dilerim ki kalmıştır :)


birbirine SESTEŞ olmak çok güzel değil mi?

ben çok seviyorum :)



    biliyosunuz ''SESTEŞ, Eşsesli veya homofon'' demek; söylenişleri aynı, anlamları farklı olan.'' demek. yani şimdi ben burda yazıyorum ve siz orda benim kelimelerimi kendi farklı sesinizle, nefesinizle okuyorsunuz ya, biz de bir nevi SESTEŞ oluyoruz işte; aynı kelimeler, farklı nefesler :)


buraya yazmak ve durumu görmek istedim;

ne durumdayım

ne durumdasınız

ne durumdayız diye :? :)


sevgiyle, katlanarak çoğalalım mı?



de hayde o zaman :)


12 Nisan 2019 Cuma

Ah Aşk Ah, Bir Aşk Romanı: Dublin Caddesi - Samantha Young

Selam Millet!
Nasılsınız?
Ben çok özledim buraları, sizleri; bilginiz olsun!

Ne var ne yok sizlerde?
Nasıl gidiyor hayat?
Eminim hayatınızda bir sürü değişiklikler olmuştur.
Özellikle de düşünce ve duygu dünyalarınızda çok fazla farklılıklar, 180 derece değişim ve dönüşümler olduğundan eminim.
Evet bende böyle şeyler oldu da ordan biliyorum.
Hele ki belli bir yaştan sonra insan fiziksel-maddesel değişimlerdense düşünsel-hissel-algısal dönüşümler yaşıyor.

Ama mevzumuz bu değil; mevzumuz kitap :)
Hadi hadi itiraf edin, özlediniz değil mi kitap paylaşımlarımı :)
Zaten ben de aylardır çok kitap okuyup çok film izledim,
Sizi kültüre boğacağım, yaşadınız yani :)


Ay Allahım nasıl da aşk, şehvet ve tutku dolu bir kitap kapağıdır bu, di mi? :)

''Kitap yurdu'' üyeliği olan erkek kardeşimden bu kitabı sipariş vermesini istediğimde ''Abla bu ne yaaa?'' demişti :) Kendisi  ziyadesiyle Kitap tutkunudur ve  sıkı bir Türk ve Dünya Klasikleri okuyucusudur. E böyle olunca da aşırı müdahaleci oluyor; ama ben onu sallıyor muyum? Hayır :) Zira Kitap okumalarını esasen benden görmüş, heveslemiş ve genlerine kazımıştır :) Herkesin okuduğu kendine :D Bende de her kitabı okuma, öğrenme hevesi var, n'apiyim? :)

Beni tanıyanlar, elimde bu kitabı görseler şaşırırlar, o da ayrı bir mevzu tabi :)
Ve hatta hatta uçakta kitabı okurken evvela kapağını göstermemeye çalıştığım, utandığım; sonrasında ise ''amannnn ne var canım'' deyip ulu orta yayıldığım da doğrudur :)

Hee bu arada kardeşimin ''Abla bu ne yaaa?'' sitemine ''Gerçek hayatta yapamıyorum, bari kitaplarda yaşayayım.'' dediğim de aynı ile vakidir. :) Kardeşim suspus kalmış ve kitap siparişimi vermiştir. :)

E gelelim mi artık kitap içeriğine?
bi zahmet :)

Daraldığım bir süreçte, kafamı güzel dağıttı, hayaller kurdurttu, merak ettirdi, BANA İYİ GELEN ve SEVDİĞİM, YERİ AYRI bir kitap oldu.

Sayfa sayısı, 363.

Güzel psikolojik yakalamaları olan, kitabın baş kadın karakteri üzerinden 'hayatta acı çeken sen değilsin, başkaları da acı çekiyor ve herkes bir şekilde öyle ya da böyle ayakta duruyor. ve herkes illa birileriyle beraber değil, yalnız da kalıyor, yalnız da yaşıyor, ayrılıklar herkesin başına geliyor.' mesajlarını sindire sindire, daraltmadan, yormadan veren bir kitap.

Kitabın arka kapağı diyor ki;
Joss geçmişte yaşadığı acıları bir kutuya kilitleyip her şeyi unutmak için Amerika'dan iskoçya'ya yerleşmişti ve şimdi yeni bir ev arıyordu.
Bulduğu ev Dublin Caddesi'ndeki havalı binalardan birindeydi.
Yolda bir adamla karşılaştı.
Takım elbiseli, bronz tenli, çıldırtıcı İskoç aksanlı, maço tavırlı, seksi bakışlı Braden'la.
Joss, Braden'ın her zaman kolunda taşıdığı Barbşe kılıklı kızlardan biri değildi, olmaya da hiç niyeti yoktu. 

Ama insan arzularına nereye kadar gem vurabilir? 
Kalbiniz başka, beyniniz başka şey söylüyorsa, hangisinin sözünü dinlesiniz?

Trajedi. Seks. Tutku. Kahkaha. Kıskançlık.

New York Times Bestseller
The Wall Street Journal Bestseller
Amazon Bestseller
USA Today Bestseller

Ve 30 ülkede milyonlarca okuyucuya ulaşmış, son yılların en çok konuşulan aşk hikayesi.


                                                                                                              Dediği kadar var mı?

Bence var.
Tabi okuduğunuz kitabın beklentinizi karşılaması, okuduğunuz dönemdeki sizle çokça bağlantılı; bunu da göz ardı etmemek lazım ;) 

Yazar Samantha Young' ın 'Jamaica Caddesi' , 'Londra Caddesi' isimli kitapları da, herhangi bir boğulma anımda bana can simidi olabilir.

Kitabı Ağustos-Eylül 2018 tarihinde okumuşum. 
Yazmadığım ona süre boyunca okuduğum onlarca kitap içinden ''Dublin Caddesi''ni seçmem, belki de çok sevmemdendir, ne dersiniz? ;)


                          Hadi bir güzellik daha yapayım ve kitabın ilk sayfasına düştüğüm notu burda paylaşayım:

Belki de bu Cağnım Dublin Caddemi ilerleyen günlerden sizlerden birine hediye ederim; ne dersiniz........? 

öperim çokça

bol okumalar
iyi okumalar
keyifli okumalar

sevgiler
selamlar
saygılar AyşeKız' dan...

19 Nisan 2018 Perşembe

iyilik, güzellik, huzur, dinginlik işte...

Selam Millet!
nasılsınız?

bennnnn
bilmiyorum işte

bi durgunum bugün ama bir o kadar da sakin ve hatta huzurlu gibi...

sabahın erken saatlerinden beri içimde bloga yazma sesi öttü durdu ve sonunda buradayım

blogu açtım baktım ve en son şubat ayında yazdığımı gördüm; ''kelebek'' kitabıyla ilgili olarak.

şimdi ise burayı özlediğimden sebep buradayım. eskiden ne güzeldi her cuma, her gün ve hatta günde iki defa bile yazdığım olurdu.

ya yazma isteğimi yitirdim ya da instagram kullanmam, buradaki paylaşım isteğimi köreltti.bilemiyorum...

ama bildiğim bir şey var; blog yazmaya alışan biri, hele ki yazılarına okuyanlarından geri dönüşler de alıyorsa bırakamıyor buraları.

bir de şu oluyor, aynen şu an olduğu gibi doğaçlama gelişiyor bazı yazılar. mesela yazacağım şeyler farklıydı ama durum, içimi dökmeye, kendimi anlatmaya dönüştü.

ve sanırım bu bile beni kesti.

o zaman kaçayım ben.

selam ederim....

21 Şubat 2018 Çarşamba

bir kürek mahkumunun gerçek hikayesi: ''Kelebek''




peeee




yazmayalı 1 yıl olmuş




zaman ne de çabuk geçmiş




Charlie Chaplin yazımı yazdığım gün, dün gibi aklımda diyemeyeceğim




zira yazdığım gün aklımda ama 1 yıl öyle çok da çabuk geçmedi




zaten bugün yazmamın nedeni de pik yapan can sıkıntım...




tabi zamanın içini insan bir şekilde dolduruyor




aynen o geçen zamanda kendi içini doldurduğu gibi.




o halde yaptığın işle/işlerle aslında kendi içini/hayatını dolduruyorsun diye aşşşırı zeki bir şekilde bağlıyorum ve bu yazının konusu olan kitaba geçiyorum: Kelebek (orijinal adıyla Papillon)




Fransız asıllı yazarı Henri Charriere, 9 kez kaçma teşebbüsünde bulunup sonuncusunda başardığı kürek mahkumiyetini, kaçma denemelerini, mahkum arkadaşlarını, farklı hayatları anlatıyor kitabında.




evet kaçıp kurtulmuş ama tahmin edersiniz ki bu öyle ha deyince olmuyor. yakalanıp hücreye dönmesiyle sonlanan her kaçış denemesinde yaşadıkları, insan bedenini zorlayışı, umudunu kaybetmeyişi, aklını yitirmemek, bedenini güçten düşürmemek için yaptıkları hakikaten insanı hayrete düşürüyor. hele ki o hücre hayatı... brrrr... dehşet...




kitap 565 sayfa ve E Yayınlarından çıkmış, devam kitabı var, adı ''Banko''




kitap iyiydi güzeldi evet ama hayatımın kitabı dediğim ''Shantaram''ın yerini tutamaz. blogumu evvelden takip edenler bilirler Shantaram kitabını. o da mahkumiyetten kaçan bir Amerikalının Hindistan' a sığınmasını ve oradaki yaşadıklarını anlattığı gerçek bir hayat öyküsüdür. beni feci sarsan bir kitap olmuştur. 




şimdilik bu kadar olsun bu yazı




yazmak iyi geldi ama kafam hala dolu ve sanırım daha fazla cümle üretemeyeceğim.




kalın eğlenceyle, 




benim yerime de eğlenin...