Öncelikle, uzunca bir konu. Ama bu içeriğe girdiyseniz, kitap okumaya alışıksınızdır diye düşünüyor, okurken hiç sıkılmayacağınızı umuyorum.
Hiç bir kitabı tamamen bitirdiniz mi? Yani kastettiğim, ilk sayfasından son sayfasına kadar her satırını okuyup bitirdiniz mi? Son sayfayı da okuyup, kitabın kapağını kapattığınızda, arkanıza yaslandığınızda okuduklarınızın sizi çok etkilediği oldu mu? Belki o kitaba minnettarsınızdır, belki kafanızda yepyeni düşünceler canlanmıştır ya da boşluklara dalıp gitmişsinizdir. Bir kitabı en ince detayına kadar, kendinizi vererek okuduğunuzda, o kitabın atmosferine girersiniz ve kitap bittiğinde de sanki bir şeyler kazanmış, bir şeyler kaybetmiş olduğunuzu hissedebilirsiniz. Çünkü size göre etkileyici, uzun bir yolculuktan geçmişsinizdir. Tıpkı bir daha hiç görmeyeceğiniz bir yabancıya aşık olmak gibi, içinizde yarım kalmış hüzünler ve aynı zamanda da bir tatmin duygusu yeşeriverir.
TIME dergisinden Annie Murphy Paul, bu tarz bir okumaya "derin okumak" ismini veriyor. İnsanlar giderek derinlemesine okumayı bırakıp, sadece yüzeysel olarak göz gezdirdikleri için, unutulmaya yüz tutmuş bir okuma türü olduğunu da ekliyor.
Gerçek okuyucular da, tıpkı mektup yazan insanlar gibi giderek azalıyor. Bu azalmanın en kötü yanı da, kitap okuyan kişilerin, diğer kişilere göre daha ince ve zeki olmaları. Yani bir diğer deyişle, sevilmeyi gerçekten hakeden insanların giderek azalması.
York Üniversitesi'nden Psikoloji öğretim üyesi Raymond Mar ve Toronto Üniversitesi'nden Bilişsel Psikoloji profesörü Keith Oatley'in 2006 ve 2009 yıllarında yürütmüş oldukları çalışmalara göre, kurmaca okuyan okurların empati kurma ve zihin kuramı konularında öne çıktığı gözlendi. Yani, bu tarz okurlar başkalarının düşüncelerini de göz önünde bulundurmayı ihmal etmiyorlar. Kendi fikirlerinden caymayıp, diğer fikirleri de tamamiyle reddetmeden kıyaslama yetisine sahipler. Aslında, tüm insanlardan beklenen bu. Fakat görünen o ki, bu empati yetisini kazanabilmek için bazı sosyal tecrübeler gerekiyor.
Eski sevgilinizi hiç kitap okurken gördünüz mü? Hiç kitaplar hakkında fikir alışverişi yaptınız mı? Cevabınız hayırsa, belki de kriterlerinizi yeniden gözden geçirmelisiniz.
Kitap okuyan insanların, diğerlerine nazaran daha iyi olduğu hiç şaşırtıcı değil. Çünkü okudukları kitaplardaki hayatları soyut gözlerle tecrübe ettikleri için, içinde bulundukları durumu çok daha iyi kavrayabilirler.
Yüzlerce ruha ve bilgeliğine bürünebilirler. Belki hiçbir zaman akıl sır erdiremeyeceğiniz olaylara soyut gözlerle tanıklık ettiler, belki de asla tanımayacağınız insanların ölümlerini gördüler. Kadın olmayı, erkek olmayı öğrendiler. Acı çeken birine tanıklık etmenin nasıl bir şey olduğunu tattılar. Aklın yaşta olmadığını kanıtladılar.
Raymond Mar'ın 2010 yılında yürüttüğü bir diğer çalışma, kitap okuyan çocukların diğerlerine oranla, zihin kuramları ve empatilerinin daha gelişmiş olduğunu gösteriyor. Yani, herkes kendi çocuğunun en iyisi olduğunu düşünür ama gerçek maalesef öyle değil. Bu savı destekleyen şeylerden en önemlisi, kitap okumanın sizin kişiliğinizi şekillendirdiği ve her geçen gün karakterinize yeni özellikler eklediğidir. Okuduğunuz kitaplarda, bir sürü farklı olaya tanıklık ettiniz haliyle zihniniz bu olaylara artık aşina hale geldi. Her bir kitaptan yeni bir şeyler öğrendiniz.
Eğer sizi tamamlayacak, kalbinizdeki boşluğu dolduracak birisini arıyorsanız, türünün sayılı örneklerinden olan kitap okuyan insanları arıyorsunuzdur. Hiç beklenmedik bir şekilde, bir kahvecide, parkta ya da kütüphanede karşınıza çıkabilirler. Şimdi, neden kitap okuyan insanların ideal sevgili olabileceklerine maddeler halinde bakalım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Gelsin Yorumlar: