6 Aralık 2016 Salı

yine minik bir serçenin ufacık kalbi gibi çarptı yüreği...



Merdivenleri ikişer üçer atlayarak neşeyle indi kız.
Apartmanın kapısını açtığında yüzüne soğuk havanın serin rüzgarı çarptı ama ne gam!
Neşeyle gülümsedi ve geceyi içine çekti.
Geç olmuştu.
Sessizce kapadı apartman kapısını, komşularını uyandırmak ve neşesini dağıtmak istemedi.
Koşar adım değil, uçar adım ilerledi kendisini bekleyen gri arabaya.
Buluşmalarının belki de en sevdiği yanı, arabaya yaklaşırken hissettiği deli heyecanla karışık mutluluktu.
Mesela neden gülümsediğini bilmiyordu ama kendisini de zaptedemiyordu;
ne gülüşünü ne de heyecanını bastırabiliyordu.

Ve işte tirtir titreyen yüreğiyle arabanın kapısını açıp bi çırpıda kuruluveriyordu sevdiceğinin yan koltuğuna.
Hemen bakamazdı sevdiceğinin gözlerine,
kapıyı kapatma anını kendine bir es olarak verip o arada derin bir nefes alır ve şapşal gülüşünü daha makul bir gülümsemeye çevirmeye çalışarak dönerdi sevdiceğinin güneş yüzüne...
Aydınlığa, ışığa ne hacet!
Bakışlarındaki buluşma, Güneşle Ayın aynı anda buluşması gibiydi, başka kıvılcıma lüzum mu vardı?

Ah o an!
İşte o andı, her buluşmalarını eşsiz ve daima hafızada yer edecek kılan!..
Çarpışırdı sıcacık sevgi dolu bakışlar,
Dersin liseli aşıklar!
Durdurulamazdı sebepli sebepsiz tebessüm eden dudaklar.
Sonra kavuşurdu eller, bundan daha güzel, daha tatmin edici bir kavuşma anı olabilir miydi?
Nereye gidecekleri sorusu çok manasız kalırdı, değil mi ki yanyana olmaları kafiydi.
Yol boyunca sıkça birbirlerine döndürülen bakışlar ve her fırsatta kenetlenen eller...
Güneşle Ayın buluşması,
Biri günü, diğeri geceyi aydınlatan...
Yani her daim dünyayı çepeçevre aydınlık tutan, ışıtan ve ısıtan... 
Kendi dünyalarını,
İkisinin dünyasını...
İkisinin bir dünyasını...
Bütün yaşadıklarına o gece ve her gece Güneş ve Ay ve Yıldızların hepsi şahitti;
bir de ölene dek atacak olan yürekleri...
Peki yok muydu bu sevdanın mutlu bir nihayeti?
Tebessüm etti kız, eklediği soru işaretinden sonra.
Yine ışıldadı gözleri
Ve hatta
.
.
.
Hatırlayınca o günleri, yine minik bir serçenin ufacık kalbi gibi çarptı yüreği.
Hala gülümsüyor, hala şaşırıyor ve hep seviyor üstünden gitmeyen bu hali...
.
.
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Gelsin Yorumlar: