14 Nisan 2013 Pazar

**Havalar Nasıl Olursa Olsun, Bizim Havamız İyi Olsun**

2 haftadır sizin memlekette hava nasıl?
Evi sobalı olan var mı aranızda?
Bahar geldiğinde ev temizliğinin yanı sıra asıl belanın soba kaldırmak olanı bileniniz ve yaşayanınız var mı?

Trabzon' da havalar iyi-güzel-hoş-idare eder- ee olacak o kadar durumlarında devam ederken,
Nisan ayının da başını bitirmiş iken,
Güneşle aramız gayet iken karar verdik evimizdeki sobayı kaldırmaya.
Yaz geliyordu, evde boya-badana yapılacaktı ve evin temizlenmesi gerekiyordu.

Biz de yılların getirmiş olduğu talimatlara uyduk, havaya güvendik ve sobayı kaldırdık.

Ertesi gün ne oldu dersiniz? Tabi ki hava bozdu! Ama ne bozmak!

En bilindik tabiriyle ''Kış geri geldi.'' ve hatta ''Kış mevsiminde olmayan soğuk, İlkbahar mevsiminde oldu.''
Aralık, Ocak, Şubat, Mart aylarında üşümediğim kadar çok üşüdüm şu 2 haftada; özellikle de son günlerde.
Hatta aldığım duş sonrası -normalde de aşırı üşüyen naçiz bedenim- öyyyyle bir üşüdü ki üşümekten uyuyamadım. Burnumun ucu, bildiğin buz tuttu. Buzdolabına soksam burnumu ancaktı.





O gece aklıma gelmedi ama sonraki gece caaanım, emektarım elektrikli battaniyem geldi aklıma.
Üniversite son sınıfta kaldığım evde soğuk günlerde emek vermişti bana.
Hemen çıkardım kanepenin altından, taktım fişe ve oohhhhhh dünya varmış dedim.
İki gecedir kahrımı çekmeye devam ediyor.
İcat edene hayır dualarımı yolluyorum.
Ne akıllı insanmış yahu! Ya da benim gibi çok üşüyen biriymiş.



Bir de şu kupada içilen çabuk çorba nimeti var.
Yine üniversite yıllarımda ama bu kez yurtta kalırken çok tüketmişliğim vardır; özelllikle de şekilde görülen kremalı tavuk türevinden.
Bir de içine, yine yurt kantininden aldığımız çeyrek ekmeğimizi doğrar ve kaşıkla kupanın içinden alır alır yerdik.
En güzel yanı ise, kimlerin bu zevki benim gibi çok sevdiğini bilip kantine giderken odalarına uğrayıp yandaş toplamaktı.
Akabinde de yine onların odasında -benim odamın ışıklarının gece 12'de kapatılması ve yakılmaması yönünde kuralı olduğu için- sohbet eşliğinde hüpletirdikk.
Tabi masaya başka şeyler de konulurdu, sarelle-pekmez-tahin-peynir-salatalık-domates....vs. 
Hepsinden biraz biraz alayım derken şişmiş bir mideyle ve dolayısıyla o yediklerimizi sindirecek süre boyunca ayakta durur, neredeyse sabahı eder, o arada laklak eder, kağıt falı bakar, erkeklerden konuşur, dedikodu yapar, yapardık.
Heyt be, ne günlermiş.

Neyse, dönelim hava mevzusuna.
Bak şimdi güneş öyle güzel bir nimet ki kuruyan pespembe çarşaf üzerindeki çiçek desenlerini gerçek kılıyor.
(komşu evini fotoğraflamaktan ceza almam, di mi?)

Sonracıma, belki çoğunuz için manasız gelecek ama gölge varsa güneş var demektir(özlü söz uydurmuş oldum!!!). Dolayısıyla seviyorum ben bu aydınlık-karanlık bölge çizgilerini.

Bunlar da anneciğimin köy dönüşü topladığı çiçekler. Abimin tabiriyle ''Anne iyi ama sen ne yapıyosun aldığın bütün çiçekleri?''

Bana müsaade.
Biraz dışarı çıkıp, güneşi görüp(!), annemin tabiriyle kemiklerimi ısıtacağım :)

2 yorum:

  1. Ahhh kanayan yarama parmak bastiniz. Burada da surekli gri bir hava surekli yagmur, soguk... Derken dunden beri gunes kendisini gostermeye karar verdi. Bakalim umarim boyle devam eder. Annenizin cicekleri de cok guzelmis, sari sari insanin icini aciyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bence de umarım böyle ve daha da ısınarak devam eder diyecektim ki hava durumunda bu haftayı yağışlı geçireceğimiz öğrendim :(
      annem, hangi çiçeği toplayacağını bilir ;)

      Sil

Gelsin Yorumlar: