Şahsen ben, kişisel gelişim kitaplarını çok severim; takip ederim; sık sık alırım. Moral düzeyimi yükseltir ve kendime güvenimi tazelerler. Hayata daha pozitif bakmamı, amaçlarıma sarılmamı sağlarlar. Hatta en son okuduğum kişisel gelişim kitabını burada paylaşmıştım sizinle.
Lakin KPSS için gittiğim dershanede gözüme çarpan 27.08.2013 tarihli Yeni Bahar dergisinde okuduğum aşağıdaki yazı da içinde çokça doğruları bulunduran bir yazı. o nedenle sizlerin de okumasını istedim ve blogumda yer verdim.
Dikkatimi en çok çeken cümleler: ''Günümüzde tüketimi artırmak amacıyla insanlar belli kimlik nitelikleri taşıyarak yaşamaya ve her alanda ''en'' olmaya özendiriliyor. ... ''en iyi'' olmak her an kaybedilebilecek bir özellik. ... bu yönlendirmelerin ne yazık ki insanların kendilerini ve kimliklerini özgürce yaşamalarını, psikolojik ve sosyal huzur bulmalarını engellediğini düşünüyor. ... İnsanlar kitaplarda sunulan hazır reçeteleri sorgulamak yerine kendilerini sorgulamaya ve kendisinin başaramadığını düşünmeye başlar. ... ''cümleleri oldu.
Buyurun okumaya...
Günümüzde fertlerin zihin ve his dünyasında benlik ve enaniyet hâkim. Çünkü insanlar kişisel gelişim kitapları ve kitle iletişim araçları eliyle bencilliğe yönlendiriliyor.
Egoyu kitapla beslemeyin
Günümüzde insanlar, her türlü iletişim kanalı ile adeta en güzel, en başarılı, en beğenilen, bir bakıma her şeyi en iyi bilen olmaya zorlanıyor. Kişisel gelişim kitapları da bu yolda büyük işleve sahip.
"Sen her şeyin üstesinden gelirsin.”, “Bunun için yeterli donanıma sahipsin.”, “Yeter ki içine dön, kendi gücünün farkına var.”, “Benliğinin sahip olduğu kudreti açığa çıkar.”… Kişisel gelişim kitaplarında bunlara benzer daha pek çok cümle var. Vurgulanan şey ise çok açık: “İnsanın yaşadığı bir sorunun üstesinden yine kendi benliği gelir. Son tahlilde insan, sadece kendine muhtaçtır!” ‘Egoyu yücelten ve insanı bir nevi putlaştıran bu kitaplar, uzun bir süre boyunca çok satanlar listesinde yer aldı, almaya da devam ediyor. Eminiz söz konusu kitapları okurken çoğumuzun aklına şu soru takılıyor: “İnsanoğlu gerçekten de kendi kendine yeter mi?”
Günümüzde tüketimi arttırmak amacıyla insanlar belli kimlik nitelikleri taşıyarak yaşamaya ve her alanda ‘en’ olmaya özendiriliyor. Beşer, her türlü iletişim kanalı ile adeta en güzel, en başarılı, en beğenilen, bir bakıma her şeyi en iyi bilen olmaya zorlanıyor. Medya kanalıyla pompalanan bu nitelikleri ne yazık ki içselleştirebiliyoruz. Haberimizin girişinde de örnek verdiğimiz gibi kişisel gelişim kitaplarına bu çerçeveden baktığımızda insanların ‘en iyi’ ya da ‘üstün’ olmaya teşvik edildiğini görüyoruz. Haliyle bireyler çocukluktan yetişkinliğe tüm hayatı boyunca başkalarını geçmeyi hedefliyor. Fakat gariptir ki herkesi geçip ‘en’ olduğunda da fert huzur bulamıyor. Çünkü ‘en iyi’ olmak her an kaybedilebilecek bir özellik. Celal Bayar Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Özmen’le sürekli başarı hedeflenmesinin doğru olup olmadığını konuştuk.
Özmen, bu yönlendirmelerin ne yazık ki insanların kendilerini ve kimliklerini özgürce yaşamalarını, psikolojik ve sosyal huzuru bulmalarını engellediğini düşünüyor. Özmen analizine şöyle devam ediyor: “Hazır reçeteler verilerek ‘başarılı’ olmak o kadar kolay ulaşılacak bir şey gibi gösterilir ki kitabı okuyunca birçok insan, yaşamının bambaşka olacağı hayaline kapılır. ‘En’ olamamak başarısızlık gibi sunulduğundan insanı mutsuz eden bir kısır döngü başlar. İnsanlar kitaplarda sunulan hazır reçeteleri sorgulamak yerine kendilerini sorgulamaya ve kendisinin başaramadığını düşünmeye başlar.”
Kişisel gelişim kitaplarının önemli bir kısmı bireyin gelişimini öne çıkarırken, kişinin içinde yaşadığı toplumu adeta yok sayıyor. Sadece kendi gelişimini düşünen kişiler, toplumdaki problemlere kayıtsız kalıyor. İhtiyaç sahiplerini görmezden gelebiliyor. Oysa içinde yaşanılan toplumda yardımlaşma, uyum ve huzur yoksa o toplumu oluşturan bireylerin mutlu olması mümkün değil. Ayrıca insanların kişisel gelişime olan ilgi ve merakı kötüye de kullanılabiliyor. Piyasada yalnız ticarî kaygılarla çıkarılan ve çeşitli kampanyalarla ciddi satış rakamlarına ulaşan çok sayıda kişisel gelişim kitabı bulunuyor.
İnsanoğlu, Rabb’ine karşı acziyetinin farkına varmalı
Günümüzde fertlerin zihin ve his dünyasında benlik ve enaniyet hâkim. Çünkü insanlar başta kişisel gelişim kitapları olmak üzere kitle iletişim araçları eliyle bencilliğe yönlendiriliyor. Kendileri için tüketen, kendileri için yaşayan bireyler haline geldik çoğumuz. Dolayısıyla hayatın değişik kademelerinde belli bir konuma sahip kişiler, kendilerini diğer insanlardan daha farklı ve üstün görerek, çevresindeki insanlara karşı muamele ve tavrını da bu anlayışa göre şekillendiriyor. Hâlbuki makbul olan, hayatın yüksek bir gayeye, o gayenin de Allah’ın rızasına bağlanması. Modern dünyada uçsuz bucaksız egolara sahip insanların bunu unuttuğu aşikâr. Hatta arada o kadar ince bir çizgi var ki, kendisinin muhtaç olduğunu unutan birey, o çizgiyi geçtiğinde şirke kadar varabilmekte.
İnsanın; ihtiyacı olan herhangi bir şeyi elde etmeye istekli olmasına rağmen ona ulaşmada âciz, güçsüz ve yetersiz olduğunu, Rabb’inin duasını işiteceğini ve isterse ihtiyacını gidereceğini bilmesi lazım. Çünkü kul; fâni, sınırlı, zayıf, arzu ve ihtiyaçlarla kuşatılmış bir varlık olarak yaratılmıştır. Dua gibi bir ibadetin olması boşuna değil. Dua, büyük-küçük, güçlü-güçsüz tüm müminlerin Yaradan’a niyazda bulunması, acziyetini ifade etmesi anlamına geliyor. Şu ayet bu durumu en güzel şekilde gözler önüne seriyor aslında: “Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ise yalnızca O’dur.” (Fâtır, 35/15)
Tekkelerde üzerinde “Hiç” yazan levhalar bulunur ki bu, insana, enâniyetten vazgeçip acziyetini idrâk etmeyi hatırlatmak içindir. Bütün mesele kulluğumuzun farkında olmak. Elbette ki insanın toplumsal yaşam içerisinde hayatını idame ettirebilmesi için bir özgüvene sahip olması gerekiyor. Fakat bunun sürekli şişen bir ego şeklini alması, insanın kul olduğunu unutup bu bilinçten uzaklaşmasına kapı aralayabiliyor. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin analizinde olduğu gibi: “Günümüzde, özgüven mülâhazasıyla benlik, enaniyet ve ego öne çıkarılmış ve bu durum sâri ve öldürücü bir hastalık gibi yayılmıştır. Umum varlık ve genel nizama arkasını dönüp egonun karanlık labirentlerinde ömürlerini geçirenlerin kurtuluşa erdikleri görülmemiştir. Geleceğe yürümeyi plânlayanlar, egoizmayı bırakıp mutlaka herkesle ve her şeyle el ele olmalıdırlar. İradeler ve idealler; hakiki mânâda bütünleşmiş heyetlerin, kenetlenmiş azimlerin ve kolektif şuurların desteğini aldığı ölçüde gerçek değerini bulacaktır.” h.ilhan@zaman.com.tr
Çok dogru bi noktaya parmak basmıssın canım katılıyorum yazılanlara.Ben artık okumuyorum çünkü abartı geliyor..En son bi kitap kudum muhtesemdi.Dört Anlaşma adı ..Tavsiye edeim .Kişisel Gelişim kitaplarında cok daha iyi
YanıtlaSilMeraba Merve, sözünü ettiğin "Dört Mevsim" kitabını araştırdım. İlgimi çekti. Trabzon' da bütün kitapçılara sordum; yok. İnternetten sipariş versem basımı yok sanırım; gelir mi gelecek mi diye ben kanser olurum. Bi şekilde bulmaya çalışcam.
SilYazımı beğenmene sevindim. Gerçi yazı bana ait değil; sadece paylaştım.
Sevgiler...
Bende kişisel gelişim kitaplarını nedense okumayı sevmeyenlerdenim
YanıtlaSilHayatımıza uyulamaya başladığımızda teori ve pratiğin aslında uyuşmadığına şahit oluyoruz
O kitapları okudğumuzda sanki herşeyi başarabilirmişiz gibi eliyor yazıda da buna vuru yapılmış aslında
Güzel bir paylaşım teşekkürler
Sevgiler:)
Ben çok seviyorum kişisel gelişim kitaplarını. Ama sevmeyen bu kadar çok kişiyle karşılaşınca şu kanıya vardım: bana hep güzel olan, hayatı sevdiren, enerji veren kitaplar denk gelmiş :) zaten uygulamalar içeren kitaplar değildi okuduklarım; daha ziyade düşünme tarzını değiştirip olaylara daha faydalı bir bakış açısı ile baktırmaya yönelik kitaplardı. En iyisi bir gün de okuduğum ve beğendiğim kişisel gelişim kitaplarına dair bir yazı paylaşayım :)
SilSevgiler...
Merhaba AyŞGüL,
YanıtlaSilBlogunu çok beğendim. Yakından takipleyeceğim. =) Bu postunla ilgili katıldığım yerlerde var katılmadığım yerlerde. Kişisel gelişim kitapları bazen çok faydalı olabilir, bazen ise dediğin gibi sadece egoyu tavan yaptırıp insanları bir yerlerini şişirir. Her iki açıdan da bakınca hak veriyorum. Ama bi' de okurda biter bence. Ben bi' çok kişisel gelişim kitabı okudum hiçbiri bana bir anlam ifade etmedi ya da dediğin gibi her şeyi yapabilirim düşüncesi edinmedim.Tabi bu biraz da beni etkilemedi için oluyor. Ve bize verilen nimetin nereden geldiğini ve nereye gideceğini bilen bir okursam hiç etkilemiyor. Ama benim aksime zaten her şeyi "ben" yapıyorum bilinciyle okuyan bir okursa o kitabı değerlendirecek onun için her zaman kurduğun cümleler geçerlidir. Ne de olsa o kişi için, içindeki o duyguyu dışa vuracak bir şey olması yeterli. Bu arada bilmem okudunuz mu ama bu yazıya istinaden Mustafa Ulusoy Aynalar Koridorunda Aşk ve Giderken Bana Bir Şeyler Söyle kitaplarını tavsiye ederim. Çok güzel bir kişisel gelişim kitabı bunlar. İnsana "ben" ve "benlik" arasındaki farkı öyle bir açıklıyor ki onun üstüne kitap tanımam :))
bu yazıyı bende blogumda yayınlamıştım :)) aynen bende Ebru Aydın gibi düşünüyorum :)) sevgilerle
YanıtlaSil