Bu akşam saat 20:00 itibariyle KTÜ AKM' de Fazıl Say Konserine gitmiş ve etkisinden halen çıkamamış bulunmaktayım.
Konser saatini beklerken piyano ile epey bakıştık. Heyecanlandım, duygulandım, iç çektim, hayaller kurdum, eski hayallerimi düşündüm.
Bir sürü, bir sürü şey geçti aklımdan.
Ortaokulda 3 sene boyunca koro ve orkestrada şef idim, yani Maestro Ayşe!
Evvela koroya katılmıştım. Sonra müzik öğretmenimiz Gökay Hoca, kuracağı orkestra için eleman topladı. Böylece ben de -neden bunu yaptım bilmiyorum- korodan orkestraya geçtim, blok flüt çalma elemelerinden sonra. Blok flüt dediysem küçümsemeyin. Biz onunla ''Bak Postacı Geliyor''u değil dünyaca ünlü müzisyenlerin eserlerini çalıyorduk. Ayrıca Gökay Hoca bize bir parçanın adını söyler ve notalarını vermez, notalarını bizim çıkarmamızı porteye işleyerek ona götürmemizi isterdi. Ben böyle ''Süper Baba''nın notalarını çıkarmıştım. Eee o zamanlar ''Süper Baaba''nın üzerine daha duygu yüklü, daha yaşımıza uyan şarkı ve dizi yoktu :) Şaka bi yana bir de yine ünlü bir eserin notalarını Fa anahtarına göre düzenlememi istemişti. Yapabilmiştim ya; ne kadar da gururlu ve sevinçliydim!
Hele ki yıl sonunda verdiğimiz konser yok muydu... O günü tekrar yaşasam, çok başka yönde kararlar verirdim. Neden mi?:
Konser öncesi Gökay Hoca, notalarını ve sıralamayı okulda bıraktığını fark ederek benden nota kağıtlarımı istedi. Orkestrada yanımda oturan Pınar vardı. Konserde Pınar'ın nota kağıtlarına bakmamı söyledi. Ben ise buna gerek olmadığını zaten bütün parçaları ve sıralamaları ve notaları ezbere bildiğimi söyleyince şaşırdı Gökay Hoca. Ama yüzündeki gülüş hala aklımdadır. Ne de olsa bana emek vermiş, bana değer vermiş ve beni o eğitmişti.
Konserde Pınar' la beraber orkestradan ayrılıp sadece ikimizin çaldığı bi parçayı da -klasik bir eserdi, flütle halen çalarım, notaları hala aklımdadır- yine notalara bakmadan çalmıştım.
Ne keyifti Ya Rabbi!
Konser sonrası Trabzon Güzel Sanatlar Lisesi' nin müdürü olan bey, Gökay Hoca ile yanıma gelip ''Konserin yıldızı sendin; bütün eserleri ezberden çaldın.'' dediği an'ı -üzerinden 16 sene geçmesine rağmen- unutamam.
''Eee madem öyle neden Güzel Sanatlar Lisesi'ne gitmedin?'' diyecek olursanız, malum nedenlerden ötürü. Doktor ya da mühendis olmalıydım; ben de mühendis oldum...
İşte bu konu ve daha yüzlerce düşünce geçti aklımdan hem piyano ile bakışırken hem de Fazıl Say'ı dinlerken.
Zihnimden geçenler, Fazıl Say' ın melodileri ile birleşince, gözümden bi kaç damla da yaş geldi.
Gelelim konsere:
''Bu piyanistler nasıl bu kadar zeki olup da bu insanüstü eserleri ortaya çıkarıyorlar?'' soruma yanıtımı yine kendim verdim: Adamlar iki elinin bütün parmaklarını kullanıyorlar hem de deli gibi! hem de deli gibi her hücrelerini, her kaslarını! hem de çok hızlı! Al sana beynin sol lob-sağ lob organize bir şekilde çalışması!
Ya Rabbi o parmaklar o tuşlar üzerinde o kadar hızlı gider de nasıl hiç bir sesi karıştırmaz ve üzerine enfes seslerin birleşimi çıkar!
Bu arada Fazıl Say sadece parmaklarıyla çalmıyor, hissediyor kardeşim, yaşıyor! Eserin içine giriyor, hayaller kuruyor, birilerine bir şeyler söylüyor, çalarken aynı zamanda bir bahçede yürüyor, bir bayana güller veriyor, ayaklarıyla tempo tutuyor, coşuyor, gülüyor, ağlıyor, dans ediyor, hop oturup hop kalkıyor!..
Gel de ona eşlik etme Gel de onu bir ortaçağ beyefendisi gibi kuyruklu ceketi, ayağında uzun çizmeleri, dar pantolonu ile hayal etme. Adam bunu yaşatıyor bize.
Aslında konser esnasında ve sonrasında bir sürü cümleler dizi dizi diziledim sizler için ama yazımı uzatmayıp Fazıl Say' ın bu konserde çaldığı eserlerin youtube kayıtları ile sizleri başbaşa bırakmak istiyorum. Ben de video çekmek isterdim ama malum, telefonum pek yardımcı olmuyor :)
Ve Fazıl Say kendinden emin adımlarla sahneye çıkar
Eserleriyle-yeteneğiyle-emeğiyle-aşkıyla devleşir!
konserin başlangıç eseri:
Fazıl Say ''Ses''
2. sıradaki eser: ''Balad No: 2 'Kumru' ''
3.sıradaki eser: ''Kara Toprak''
(bu eserde piyanodan çıkan kalın sesler -bence ortamın karanlık olması da etkiliydi- konseri izlemekte olan bir kız çocuğunu ürküttü ve kız çocuğu ağlamaya başlayınca babası tarafından konser salonundan çıkarılıp sakinleştirilip geri getirildi ve o dakikadan sonra asayiş berkemaldi :) )
(bu eserde piyanodan çıkan kalın sesler -bence ortamın karanlık olması da etkiliydi- konseri izlemekte olan bir kız çocuğunu ürküttü ve kız çocuğu ağlamaya başlayınca babası tarafından konser salonundan çıkarılıp sakinleştirilip geri getirildi ve o dakikadan sonra asayiş berkemaldi :) )
''Bodrum'' adlı eseri. Herkesin bir Bodrum hatırası var mıdır?
''Paganini Jazz'' isimli eseri. Konser öncesi merak ettiklerimdendi. Eğlenceliydi; hem Fazıl Say'ı izlemek hem de bu müziği dinlemek :)
Ve tabii ki konseri ''Alla Turca'' eseri ile sonlandırdı. E bize de coşmak düştü :)
Diğer çaldığı eserler:
Balad No: 1 ''Nazım''
Balad No: 3 ''Sevenlere Dair''
''Mavi Su''
Beethoven'ın ''Do diyez Minör Piyano Soratı No: 14'' ve ''Ayışığı Sonatı (3 ayrı çalış formu)'' eserleri
Mozart'ın ''La Majör Piyano Sonatı ( 3 ayrı çalış formu)'' eseri.
(Bu arada ''minör, majör, sonat, balad'' demese de yanlış çalsa, sanki anlıycaz :) )
Konser sonrası tam 3 defa sahneye geri çağrıldı Fazıl Say, tekrar tekrar alkışlanmak için.
Gerçekten de çok kıymetli bir sanat adamı, değeri bilinmeli, sahip çıkılmalı, gurur duyulmalı!)
Bu da Fazıl'ın son selamlayışı ve çıkışı :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Gelsin Yorumlar: