22 Temmuz 2014 Salı

Bir Yazı, Üç Kitap...

Selam Canlar!
Nasılsınız?
Elhamdülillâh ben çok iyiyim.
Uzun süredir okumak istediğim kitapları 2 hafta gibi kısa bir sürede bitirince tabi ki çok iyi olursun Ayşe! :)
KPSS koşuşturmam sebebiyle ara vermek zorunda kaldığım kitap okumalarıma büyük bir iştahla geri döndüm ve doymadım-getirin! demekteyim halâ.
Evren bu mesajımı almış olacak ki ( Cem Yılmaz' ı tam da bu noktada anmamak olmaz =) ) evime kargolanan yeni bir hediye kitap haberiyle muştulandım :) Valla kitabın adını bile bilmiyor ve merakla bekliyorum :)
Sözün konusu kitaplar, yazmak, okumak olunca yine ağzım kulaklarıma vardı görüyor musunuz? Habire :) işareti koyup duruyorum :) EL-HAM-DÜ-LİL-LAH! :))))
Neyse; geçelim bu yazının konusu olan aşağıda fotoğraflarını gördüğünüz kitaplara.




Söze ilk, ''Dünya Varmış'' mahlasıyla yazarının, Epsilon Yayıncılık' tan çıkarttığı ''Güneş Çavması'' kitabıyla başlamak istiyorum. Tastamam 644 sayfalık bir kitap! Sanırım ''Shantaram'' dan sonra okuduğum en kalın kitap oldu böylece... [ Hayatımın Romanı dediğim Shantaram' a dair halâ bir yazı yazmadığım için kendimi esefle kınıyorum!!! Mutlaka Shantaram' ı okuyun diyorum ve geçiyorum. ] 
''Güneş Çavması'' ile buluşmam ilginç oldu. Bloguma elimi sürmediğim süreçte mail kutuma düşen bir yazı ile tanıştım bu kitapla. Blogumu takip eden bir okuyucum, ısrarla bu kitabı okumamı salık veriyordu. [ ''Salık veriyordu'' deyince de aklıma ''Kelime Oyunu'' geldi :) Allah aşkına günümüzde kaç kişi kullanır ki ''salık vermek'' deyimini :))) Ben de işte böyle, bir yazı yazana kadar daldan dala atlar, yazıyı çorba ederim. Olsun be ya! Rengârenk bir yazı oluyor işte ;) ] Ne diyordum? Hah tamam! Adını hatırlayamadığım takipçim; eğer bu yazıyı okuyorsan beni affet ve lütfen kendini hatırlat. Kitabı internet üzerinden almak istedim lâkin stoklarda yoktu. Durumumdan haberdar olan sevgili arkadaşım Mehmet sağ olsun ki her zamanki nezaketini sergileyerek bana bu kitabı bizzat kendi alarak hediye olarak yolladı; yani bu kitap da beleşe geldi :) [Yahu bir insan, kendi yazısında bile kendine laf eder mi?! Ama ben Trabzonluyum! Zekânın memleketindenim yani! Biz, kendimizle dalga geçmesini de biliriz ama kendimize laf söyletmeyiz! :) Nasıl bir çelişkidir bu Ya Rab!!! ;) ] Ben halâ sağlam bi kitap tanıtım yazısı yazamadım, di mi? Farkındayım :) Peki...
Kitabı yalayıp yutarcasına okudum efen'im! Tadından yenmeyen, okumak için ertesi güne bırakılan her sayfanın bellekte meraklar celbettiği [ ba ba ba! kelimeye bak! :) ], Dur bakalım bugün neler yapmış Handan? diyerek kitabın baş karakteri olan Handan' ın canlı bir siluete büründüğü, cümle altı çizmeyi bırak, komple sayfaların tekrar okunmak üzere işaretlendiği, kitabın baskın karakteri ve lokomotifi olan Mecnun' un hayat prensibinin tarafımca 2 gündür uygulanmakta olduğu :) [ -ki bu prensip, tarafımca, ''Onun ne düşündüğünü ve hissettiğini bilmiyorum; zaten bu önemli de değil; önemli olan, benim ne düşündüğüm ve hissettiğim'' şeklinde hafızada yer buldu] , Hoooppsiii! ifadesinin dilime pelesenk olduğu [ ba ba ba! bi kelime daha! ay deli miyim ne?!! :) ],



BAL GÖZLÜ ANNEMİN hediye ettiği güpgüzel çiçeği kurutup ayraç olarak kullandığım ilk kitap olduğu [ bu durum bile bu kitaba verdiğim büyük değeri gösteriyor ], okuyana yeni bakış açıları kazandıran, atasözü-deyim kalitesinde cümleler, ifadeler barındıran, bol bol yabancı ve yerli müzisyen ve şarkı isimleriyle desteklenen ve böylece müzik kültürüne de katkıda bulunan, bahar gibi, çiçek gibi bir kitap! Okumanızı isterim. Bu arada, söylemezsem şahsıma ters düşer: dini inancımla örtüşmeyen bazı ifadeler de yok değildi. Lâkin her şey bakış açınızla, hoş görünüzle, totalde elde ettiğiniz kazanımızla ve bünyenizde barındırdığınız inancınızın saflığıyla ve kuvvetiyle alâkalı... Yani, SIKINTI YOK :)))) Hele ki son 90 sayfayı rüzgâr gibi okudum, büyük bir merakla! Cümle altı çizerek vakit kaybetmek istemedim, siz düşünün artık :) Tekrar okurum ben bu 90 sayfayı dedim :)

Epsilon Yayınları' na ve ''Dünya Varmış''a, bu kitap için teşekkürlerimi sunuyorum. Yazarın gerçek adını bilen varsa bana iletsin olur mu? Ve tabi bir teşekkür de Mehmet' e ;)


Oy ne yazdım yaaa!



Gelelim yine enfes bir kitap olan 
Yavuz Bahadıroğlu' nun Nesil Yayınları' ndan çıkan ''Buhara Yanıyor'' isimli kitabına :


''Buhara Yanıyor'', çok sarsıcı, insanı düşünmeye sevk eden, tarihten ders almaya iten ve mümkünse alınan bu dersle yetinmeyip hayatımıza neyi tatbik etmemiz gerektiğini gösteren, Orta Asya' da kurulan dönemin büyük Türk devletlerinden biri olan Harzemşahları anlatan, gerçekleri gözler önüne seren tarihi bir kitap. Dili gayet okunabilir, rahat. Ah Harzemşahların, Moğollar karşısındaki, Moğolların lideri Cengiz karşısındaki o korkuları; ah görmedikleri-bilmedikleri bir düşmanı, sadece kulaktan dolma bilgilerle gözlerinde büyütmeleri, ah kendi dinlerini(İslâmiyet) ve milliyetlerini, elin boduru Moğollar karşısında hiç etmeleri, vs vs vs... Velhasılıkelâm, can yakan bir kitap ama okunması şart olan bir kitap. Devamı niteliğinde olan ''Elveda Buhara'' kitabı da, okunacaklar listemde yerini aldı. Bir işi yapıyorsak tam yapalım, di mi?
Bak nasıl da mahsunlaştım ''Güneş Çavması'' ndan ''Buhara Yanıyor'' a geçince...
Yazımdan da belli oluyordur herhalde...
Aaa bak söylemeyi unutuyordum: ''Buhara Yanıyor'' kitabını, dershane tarih dersi hocamın tavsiyesiyle almıştım. İyi ki de almışım! [ Aynen ''Fedailerin Kalesi-Alamut'' kitabı gibi. Alamut' u da okudum ama ne yazık ki yazısını paylaşamadım. Şimdi burada söylemiş oluyorum işte. Bence okuyun ve yeni bir perspektif kazanın. Haşhaşilik nedir, Hasan Sabbah kimdir, Sultan Melikşah ve Vezir Nizamülmülk nasıl öldürülmüştür vs sorularına çok güzel yanıtlar alabileceğiniz, kurgusal bir kitap. ]

Gelgelelim 3. kitabaaaaaaaa;
Ayhh! Ben de bir kendime geleyim! Çünkü söz konusu olan şey, ŞİİRRRRR!!!


Kitaplığımda 10 senedir yer almakta olan bir Cezmi Ersöz seti var; aynen aynen SET :) SET konusuna neden dikkat çekiyorum?? Çünkü hiç tarzım değildir bir yazarın bütün kitaplarını almak. Kendimi hapsetmem bir yazara. Okuma özgürlüğümü kısıtlanmış hissederim böyle bir durumda. Peki bu setin bende ne işi var? Tahmin edeceğiniz üzere, bu set de bana hediye :) Ne ballıyım ben ya!!! :)

Şimdi gelelim Cezmi Ersöz' ün Gendaş Kültür Yayınları' ndan çıkan, ''Şehirden Bir Çocuk Sevdin Yine'' isimli şiir kitabına:


 Beğenmedim.
Çok mu acımasız bir ifade oldu :)
İşte bu nedenle SET alıp kendimi bir yazara hapsetmek istemiyorum :)
Şaka bi yana, C.Ersöz' ün şiirlerini beğenmedim ama düz yazılarında gayet iyi olduğunu biliyorum.
Kitapta hoşuma giden cümleler de oldu elbette. 
Misâl:
''Ah! Bir bilsen
sadece güzelliğin tutuyor acımasızlığın
kapılarını...''

''Sevgi en solgun mevsiminden geçiyor belki de ...''

''Bir Fransız askerinin eskimiş postalıyla oynarken alıştı
işgâlin kokusuna.''

''Nereye istersek oraya gideriz''

''Künyeme kazıdım ölü doğmuş sevinçlerini,
ölürsem beni seninle ararlar şimdi''

''Yüzeyde kalır sevgin
kendini abartırsan...''

Şimdi yukarıdaki dizeleri yazdım ya, kitaba haksızlık etmişim gibi geldi :) Aslında her kitaba değer veriyorum. Sanırım kitaplara çok çok çok fazla değer veriyorum. Bu nedenle de kitapların üzerimde unutulmaz bir etki bırakmasını istiyorum. İlişkilerimizde de böyleyizdir ya, kimi çok seversek o insanı çok daha fazla hırpalarız ve kimseden beklemediğimiz şeyleri ondan bekleriz. Sağım-solum-önüm-arkam sobe! değil de sağım-solum-önüm-arkam SEN! demek isteriz :) BİNGO! İşte tam olarak bu! Yukarıda kitabı beğenmediğime dair cümlemi geri alıyorum. Bu kitap sayesinde iç dünyamı rahatlıkla yansıtan edebi cümleler kurabiliyorsam, hakkını yememeliyim! ''Şehirden Bir Çocuk Sevdin Yine'' kitabını benim mekanım olan Ganita' da okudum ve bitirdim. Akabinde elime kalemi aldım ve aşağıdakileri yazdım:

dedim ama özelimi paylaşmaktan vaz geçtimmmm :)

ama Ganitamın fotoğrafını paylaşırım :)


İşte böyle okuyucu...
Kitaplar, iyi ki varlar!
Yine pat diye kesmiş mi oldum ben yazıyı? :)
Ama lâfı uzatmaya ne hacet di mi?
Okudum-Yazdım-Paylaştım-Bitti!

Sevgiyle kal okuyucu,
Her daim sevgiyle...

NOT: Gazze' yi unutma okuyucu. 
Dilinde ve duanda ve aklında ve hayatında olsun Gazze.
Unutma unutturma.
Lütfen :((((

15 Temmuz 2014 Salı

SANA DİYORUM ARKADAŞIM; SANA!


Bu satırları okuyan arkadaşım;
Hayat ne kadar güzel, değil mi?
Hele ki bir de Ramazan ayı geldi, değmeyin keyfimize!
Olmayan gece hayatımız, sahur ve sabah namazı sayesinde vücut buldu.
Önceden en geç saat 1' de girdiğimiz yatağa, şimdi saat 4-5 gibi girer olduk. O arada facebookmuş whatssappmış; sosyal âlemin anasını ağlattık.
Elhamdülillah Müslümanız ya, Ramazan' dan Ramazan' a kıldığımız namazlarla içimizi rahatlattık; kendimizi dünyanın en iyi Müslümanı saydık.
İnsaniyetlik konusunda ise Ramazan ayı dışında da zaten kimse bizim elimize su dökemez; her daim temiz kalpliyiz.
Bu halinle aynı kime benziyorsun biliyor musun: BANA!
GAZZE ÖLÜYOR ARKADAŞIM, GAZZE ÖLÜYOR! GÖZ GÖRE GÖRE ÖLDÜRÜLÜYORLAR! BERABER İZLİYORUZ! İNSANLAR ÖLÜYOR! BEBELER ÖLÜYOR YAHU, BEBELER! PARÇALANIYORLAR!
Onlar da insan, sen de insansın!
Onlar da Müslüman, sen de Müslümansın!
Onların da evleri, aileleri, vatan saydıkları toprakları var; sende de aynıları!
Peki bana şimdi söyler misin?! Bu yaşanılanlara ses çıkarmadığın müddetçe sen ne derece İNSANSIN ve ne derece MÜSLÜMANSIN!
Kimseyi yargılamak gibi bir niyetim yok! Yazımın başında da dediğim gibi BENDEN FARKIN YOK!
AMA BEN UYUYORSAM DA SEN BENİ UYANDIR! DÜŞTÜĞÜM GAFLETTEN KURTAR!
Bir gün boyunca facebook sayfanda sadece Gazze taraftarı olan ve İsrail' in yaptıklarını lânetleyen yayınlar paylaş; nolur?: Çok mu canımız sıkılır? ''Amaaan herkes de aynı şeyi paylaşıyor; içim kıyıldı Valla! Bu ne ya; ağız tadı kalmıyo bu paylaşımlar yüzünden'' mi deriz? Senin paylaşımların senin değerini ''bizim'' gözümüzde, kendi ''çevre''nin gözünde düşürür mü?
Önceden çok fazla ''like'' alan paylaşımların, bu ''can sıkıcı(!)'' Gazze-İsrail-ölen bebeler-yapılan haksızlıklara dair yapacağın paylaşımların nedeniyle azalır mı?
Sen bizi bu kadar sallama arkadaşım! Bize ve bizim ''like''larımıza bu kadar değer verme! Eğer ki ''İNSANIM'' diyorsan, yap bu paylaşımları! Müslüman olmayabilirsin, ama neticede insansın değil mi? Gözünün önünde sevdiğin bir insanı canlı canlı çukura atsalar da üstünü toprakla kapasalar, feryatların yeri göğü doldurur di mi? Şimdi bana söyler misin farkı ne? Gazze' de yaşanılanlarla, senin 1m. mesafende yaşanılabilecekler arasındaki fark ne??? Paylaşacaksın arkadaşım; bendeki körelmiş bilinci sen uyandıracaksın! Nasıl olsa herkes paylaşıyor demeyeceksin. Çorbada senin de tuzun bulunacak. Hele ki din kardeşi isek, gözümüze soka soka yapacaksın bu paylaşımları! Öyle ki; facebook ana sayfamıza geldiğimizde ne görcez: dört başı mamur iftar sofrası fotoğrafları (hoş bunu neden yaptığını hiç anlayamadım gitti; parası olan var olmayan var di mi?! sıkıyosa, iftara davet et facebook sayfandaki herkesi de o zaman takdir edelim seni!); bugün şu tatil köyünde bi tarafımı güneşlettim fotoları, aşk bir sudur iç iç kudur fotoları yerine YAŞANILAN DRAMI GÖRECEĞİZ! HERKES BUNU PAYLAŞMIŞ! TEK YÜREK OLMUŞUZ, TEK VÜCUT OLMUŞUZ; BUNU GÖRCEZ! Sen öyle can alıcı paylaşımlarda bulunacaksın ki, ben arkadaşlarımla çekildiğim en saf fotoğrafları bile paylaşmaya utanacağım! Manâsız yere insanlar öldürülüyor; ben ise neyin derdindeyim dedirteceksin bana!
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın deme lüksüne ise hiiiiiç sahip değilsin; zira o yılan bi gün gelip seni de sokacak haberin olsun!
Sadece facebook paylaşımları mı? Kesinlikle hayır! 
Çalışacaksın-Öğreneceksin-Araştıracaksın-BİR GÜNÜN DİĞERİYLE AYNI OLMAYACAK DERECEDE KENDİNİ GELİŞTİRECEKSİN!- O KU YA CAK SIN! 
Bunları öğütleyen bir dine sahip olduğunu unutmayacaksın! Ama dedim ya, başka bir dine sahip olabilirsin veyahut da Tanrıtanımaz biri bile olabilirsin. Eee?? Yani?? Yazımın başına geri dönüyorum: İNSANSAN, SESİNİ ÇIKARACAKSIN! Yoksa ortada sevgi pıtırcığı gibi dolaşmayacaksın!
Yahu tükürüğümüzle boğabileceğimiz bir insan güruhu, çıkıyor serçe parmağıyla dağlar deviriyor; bizler de ahlanıp vahlanıyoruz!
Haritada göster desem ne İsrail' i gösterebilirsin bana ne de Gazze' yi! İsrail ne kadar biliyo musun??? Benim serçe parmağımın beyaz kısmının yarısı kadar! Aha o kadar! O kadarcık işte ya o kadar!
TİTRE VE KENDİNE GEL YAHU!
Haaa bu arada, diline bi Rothschild Ailesini dolayıp da ahkâm da kesmeyeceksin!
Adamlar yapmış yahuuuu demeyeceksin! Sen daha iyilerini yapacaksın!Sen Müslümansın, sen Türksün; hadi bunlardan ikisi de değilsin diyelim: İN-SAN-SIN! 
Bugün sabah ezanından sonra ''Gazze' ye (ve aslında tün Dünyaya) şifa, İsrail' e bela niyetine 306 defa YA KAHHAR diyelim'' dedik; o ne?? azıcık bi katılım!
Bu satırları okuyan sevgili arkadaşım; inan ben de dosdoğru bir insan değilim ve hiç bir zaman bu savunuda olmadım; ama VİCDANSIZ DA OLMADIM!
Biz öyle bir dine ve millete mensubuz ki; Yahudi cenazesi geçerken saygısından sebep ayağa kalkan bir liderimiz (Hz. Muhammed(S.A.V.)) ve Kurtuluş Savaşı vermiş bir millet bilincimiz var! Osmanlıyız biz be Osmanlı! Dünyaya hükmettiğimiz 600 senenin neresinde bir zulüm var?! Başka dine mensup birinin ölüm haberini aldığımızda bile ''Allah rahmet eylesin.'' deme merhameti var bizde.
Peki bizim tembelliğimiz kime?
Ben söyleyeyim: BİZİM TEMBELLİĞİMİZ YİNE KENDİMİZE... DOKUNUR!
Bak biliyorum gayet fevri bir yazı oluyor. Farkındayım. Lâkin unutma  - ki zaten unutturmam! -  evvela Müslüman, sonra da Türküm! Gazze için dualarım dinimden; hırsım ve asabiyetim ise milliyetimden kaynaklı!
Elimde değil, kanıma dokunuyor; tüm dünyanın Müslümanları yok etme çabasına karşılık, bütün Müslümanların da ''bir olma''ma çabası!
Senden ricam; bi oku, bi araştır, bi öğren, bi çekil köşene ve düşün.
Dua et; dua etmek istemiyorsan iyi dileklerini yolla; ama lütfen boş durma.
Kendini kullandırtma.
Aş kendini. Bırak sana ''tuhaf'' gözüyle baksınlar; O(C.C.), seni bilsin; sen, kendini bil yeter.
AMA OKU!
AMA OKU!
AMA OKU!
Aşkına karşılığı facebookta bulamazsın, kariyerini-kadronu facebook paylaşımlarınla kazanamazsın, ama dünyanın en büyük sosyal ağ platformlarından biri olan facebook aracılığıyla çok yararlı işler yapabilirsin!
Korkma! Paylaş Müslümanlığını da Türklüğünü de! Bundan utanma! Elâlem haçını boynunda taşıyor; biz nasılsın sorusuna ''Elhamdülillah iyiyim'' demeyi ''basitlik'' olarak görüyoruz veya sırf çıkarlarımız, mevcut konumumuz, çevremiz(!) uğruna Din' imizi yaşamayı hep erteliyoruz. Korkma arkadaşım; rızkı veren de O(C.C.), alan da O(C.C.); ne senin patronun ne de şirketinin CEOsu değil sana rızık veren. Sen bi sırtını daya O(C.C.)' na, gör bak neler değişiyor hayatında?
Bir de Türklük, ''madem Türksün göster ürksün'' paylaşımlarını kopyala-yapıştır yapmakla olmuyor.
Gel bi hasbihâl edelim, hemhâl olalım, hemdem' de buluşalım.
Ama şu ''sayılı'' zamanımızı, bize verilmiş en muhteşem şans olarak görelim ve hem O(C.C.)' na hem kıymetli zamanımıza yakışır şekilde davranalım.

Sözümün özü:
Gazze için dua edelim.
Gazze için ve kendimiz için çalışalım.
Haksızlıklara göz yummayalım; karşı çıkalım!
Müslümanlığımıza ve Türklüğümüze sahip çıkalım.
İNSAN OLMANIN HAKKINI VERELİM!
Akıl ve gönül devletimizi, son nefesimize dek büyütelim büyütelim büyütelim.

Yorduysam affola.

Sevgi, selâm ve dua ile...

5 Temmuz 2014 Cumartesi

Bu Bir KPSS Yazısı Değil; Şükür Yazısıdır!..

Nasıl içimden geliyorsa öyle yazacağım!
Kurallara, edebi olmaya özen göstermeden; dilim döndüğünce, gönlüm elverdiğince!..
Zira şu hayatta güzel ve coşkulu şeyler söylemek için vakit kaybetmemeli!
Evet bugün KPSS vardı. Bu sınava giren bilmem kaç yüzbin insandan biri de bendim!
Tastamam 9 ayımı bu sınava verdim.
Sadece 9 ayımı değil; emeğimi, enerjimi, paramı, o sürede dershaneye gitmeyip özel sektörde çalışmaya devam etseydim o süreçte alacağım maaşlarımı, psikolojimi, moralimi, neşemi, el emeğimi göz nurumu,uykularımı, sabahlarımı, gecelerimi...
Ve dananın kuyruğu bugün koptu!
Nasıl koptu? Değdi mi bu yolda gözden çıkarılanlara?
Bilmem...
Evet tam olarak yanıt bu: Bilmem!
Neden mi?
Çünkü, bilmem kaç yüzbin diğer memur adayı arkadaşım gibi ''benim'' seçimimdi bu sınava girmek.
İsteseydim yukarıda saydığım hiç bir hakkımdan feragat etmez, ''seni versinler ellere KPSS, bana özel sektör de yeter.'' diyebilirdim. Ama demedim. 
Devlet memuru olmak istedim; bunun, hayatımı düzene sokmak için -diğer yollardan- daha iyi bir yol olacağını düşündüm. Kim bilebilirdi ki bunu?! Ben dahil hiç kimse bilemezdi; Yaradan' dan başka!..
Madem ki ben bu yolu seçmiştim, bu yolda çalışmak da boynumun borcuydu.
9 ay geldi geçti vesselam; aynen 2 saatçik bir zaman dilimi içinde 9 ayımın çarçabuk geçivermesi, gözümde devleştirdiğim sınavın şu saat itibariyle şimdiden ''tarih'' olduğu gibi...
Peki sınavım nasıl geçti?
Yanıtım sizin için tatmin edici olmayabilir ama benim yanıtım yine: ''Bilmem!'' olacak.
Evet kesinlikle zor bir sınavdı; hele ki Tarih' te ters köşeden yediğimiz gollerin, Güncel Konular başlığı altında hatmettiklerimizin hiçbirinin karşımıza çıkmaması gibi =) Gülüyorum evet ama sakın kızmayın. Zira, NASİP BE OKUYUCU! NASİP BE YOLCU! NASİP BE ARKADAŞIM! Ve ondan öte köy yok.
Eğer ki, ''Çalıştık ama olmadı.'' diyebiliyorsan ne mutlu bize! Bu durum, ''Çalışmadım da, kem küm de, çok kötüydüm de, psikolojim iyi değildi de...'' bıdı bıdılarından iyidir. Çünkü bizim alnımız ak, başımız dik.
Ve asıl mühimi ''ÜMİTSİZ OLMAK YAKIŞMAZ MÜSLÜMAN OLANA; İNANANA!''
Rabbim' den diler, O' ndan ümit eder, başkasından istemeyiz biz. Ve tevekkül deriz buna. Şükür ki bunu Yaradan' a ve Ne mutlu ki bu idrake sahip olup, gece başını yastığına koyduğunda ertesi gününü Rabb' ine emanet edebilene!
Bir yerde okuduğum gibi: ''HERKES ALLAH' A İNANDIĞINI SÖYLÜYOR AMA HİÇ O' NA GÜVENİYORMUŞ GİBİ DAVRANMIYOR.''
Bak şimdi lafı nasıl bağlayacağım ben?:
Ben bu geçirdiğim 9 aydan da, bu süre boyunca yaşadıklarımdan da, dershanemden de, o dershanede tanıştığım -kantincisinden hocasına, temizlik görevlisinden sınıf arkadaşlarına ve tanıdığım bütün- insanlardan da çok memnun kaldım ve yaşadığım her şeyden RAZI oldum.
Sınav sonrası çok yorgundum ve kendimi hemen MEKANIMA=GANİTAMA attım. Bakınız :)






Gökyüzü de bulutlar da aynen içim gibi griydi. Derken sevenlerim aramaya başladı birer birer: ''Sınavın nasıldı Ayşe? İyi misin Ayşe? Nerdesin Ayşe? Yanına gelelim mi Ayşe?..'' Ve ne yazık ki ve özür dileyerek söylüyorum bazılarının telefonunu açamadım bile -biliyorum telefonunu açamadığım arkadaşlarım da bu yazıyı okuyacaklar; onlardan bütün kalbimle özür diliyorum ve bu durumu telafi edeceğime söz veriyorum- . Konuştukça rahatladım, ferahladım, içimi huzur kapladı, mutlu oldum. ( Acaba bu mutlulukta ''Sınavı sarsıntılı geçen, tek ben değilmişim!oley!'' durumu da etkili olmuş mudur bilemeyeceğim ;) Dürüstlük... Olmadık yerlerde kullanılmamalı ;) ).

Derken derkeeeen hani yukarıda bahsettiğim ''İyi ki tanışmışım!'' dediğim, ses tonuna, huyuna-suyuna-mizacına-sakinliğine-hanımefendiliğine hayran kaldığım ve çok sevdiğim Duygum geldi yanıma. ( Geleceğim deyip de beni eken sevgili arkadaşlarım Şeyma, Nazan, Merve... Sizi de çok seviyorum ama bunun acısı çıkacak! Bu böyle biline! ;) )


Fotoğraflarına bakınca, yukarıda Duygum için söylediklerimin az bile kaldığını anlarsınız herhalde :)
( Duygu, fotoların sol yanında; ben ise sağ yanında olan kişiyim =) )

Sonra sonra yine ''İyi ki tanımışım!'' dediğim, Trabzon erkeğine has bütün özellikleri taşıyan, en büyük artısı (bu benim şahsi kanaatimdir :) ) kitap okumak olan, hele ki okuduğu bu kitaplar şiir kitabı olunca bizleri daha da şaşırtan ( zira dış görünüşü çok farklı düşündürtüyor insana ;) ) Gazi eklendi bize.


Şimdi onlar geldi ya günüm nasıl şenlenmesin? Ben nasıl şükürsüz davranayım? Nasıl sırf bi sınava bel bağlayıp hayatımı karartayım?

Duygum ile yaptığımız ''nimet, şükür-şükürsüzlük, En Sevgili(C.C.) sohbetleri, Gazi ile arada gerginleşen ortam, bunların ortasında arayıp soranlar... Hepsi güzel, hepsi kıymetli şeyler!

Bakın güzel bakınca, her şey nasıl da güzelleşti :)


Sonra ikisi de beni bırakıp gitti :)
Ve yağmur başladı :)
Onlar için söylediğim bütün güzel sözleri geri alıyorum ;)

Arkadaşlar gider, yağmur başlar ve bana ev yolu görünür.
Geldim-bütün ders notlarımı-kitaplarımı-defterlerimi bir araya topladığım gibi geri dönüşüme yollayıverdim ve derin bir oh! çektim. Odam ferahladı yahu! Neydi o öyle duvarlarda haritalar-notlar, giysi dolabının bile orasından burasından çıkan yaprak testler, çekmecelerden fırlayan post-it kağıtlara yazılmış, fosforlanmış ''aman ha, unutma!'' notları öyle!

okuyucu: hayat devam ediyor!
Bir insanın hayatında yapılacak işler listesi hiç bitmiyor!
Bakma bunalım bunalım davrandığımıza, hep hayal ediyor, hep ümit ediyor, hep planlar yapıyoruz.
E olması gereken de zaten bu!

Elhamdülillah hepimizin -eskilerin tabiriyle- altın bileziği kolumuzda.
Rabbim sıhhat verdiği sürece ve bu can bu bedende durduğu müddetçe çalışacağız, üreteceğiz, 
AMMA VE LAKİN GÜ-LÜM-SE-YE-CE-ĞİZ! =)

Şahsen benim kafanda 40 türlü plan var şu an.
Yakın tarihte sesimi radyolarda, görüntümü tv' lerde, yazılarımı gazete veya dergilerde görürseniz şaşırmayın!
Hele ki Ayşe' yi o sınav senin bu sınav benim koşturmaya hala devam ediyor görürseniz hiç şaşırmayın!

BEN YARADANIM' DAN ve BANA YAŞATTIKLARINDAN RAZIYIM,
O DA BENDEN RAZI OLUR İNŞAALLAH!


Bu arada isimlerini zikretmeden geçemeyeceğim;

Elifim Elif Hocam, Çalıkuşum Zehra Hocam, Abid Hocam, Mustafa Hocam, Dursun Hocam, Osman Bey, Tuğçe Hanım, Melahat Abla, Hasan, Ayşegül, Gökçen, Gökhan, Emre, diğer Emre :), 

Sıra arkadaşım Merve, hem sınıf hem branş arkadaşım Şeyma, nazlım Nazan, Haticem, ve sınava ramak kala yolladığı whatssapp sorularıyla beni strese sokan Arif :)

4 yıl öncemden yadigar kalanlarım İrem, Ebru, Berrin;

Ve tabi ki benim her çilemi çeken SEVGİLİ AİLEM! Başta Bal Gözlü Annem, sonra ablalarım, abim, kardeşim ve enerjileriyle-varlıklarıyla beni her daim gülümseten ve şükür ettiren yeğenlerim

ve yan yana olamasak da gerek internet gerek telefonla benden desteklerini esirgemeyip bana sevgilerini ileten SEVGİLİ AKRABALARIM!

Ayyyy en önemli ismi unutuyordum az kalsın! RAAAZİİYEEEEEE =) =)
(O, kendini biliyor :) )
Assolistler en son çıkar!

Şimdi söyleyin bana, elimde bunca nimet varken mutlu olmamak, şükretmemek benim neyime???

Ben seni alt ettim KPSS!

SEVGİ, SELAM ve GÜLÜCÜKLERİN EN İÇTENİYLE! :) :) :)