31 Ocak 2017 Salı

Şeker Portakalı .... Ne Desem Az...



var ya, şu kitap kapağına bakarken içim cız ediyor şu an. ah zeze ah, ah be çocuk, ne kadar ağlattın...
ha güldürmedin mi, o çocuk saflığınla, masumiyetinle, hayal dünyanla, tertemiz cümlelerinle, vicdanınla güldürdün de...
hele o hesap kitap hallerin, ticarete atılma biçimlerin, sevdiğin insanlara sevgini dile getirme ve onlara ulaşma çabaların ne kadar da dolaysız ve doğaldı.
keşke böyle direkt bir dili biz yetişkinler de kullanabilsek ve yadırganmasak diye hayıflandım.
e sen çocuktun neticede, bu tür davranışların, çocukluğuna, henüz oturmamış kişiliğine, gelişmemiş düşünme biçimine yoruluyor.
ama biz yetişkinlerin dünyasında olması gereken de budur aslında. işte asıl o zaman öyle bir belli olur ki ak ile kara... neyse...


kitabın baş kahramanı, hayallerimin koca adamı olan zeze' ye bu cümleleri sarf ettikten sonra sıra şimdi siz okurlarımda.

OKUYUN EFEN' İM, KESİNLİKLE OKUYUN BU KİTABI.

ilk sayfalarda epey güldüm ve '' :) '' işareti ile doldurdum bazı sayfaları. ama gel gör ki sayfalar ilerledikçe, hikaye aktıkça '' :( '' işaretleri baş gösterdi. 
ne de olsa hayat her zaman toz pembe veya komik değildi. hele ki bu hayat hikayesi, gerçek bir hayattan, yazarın kendi hayatından alıntı ise...

Aman Allahım nasıl bir kalemdir bu, nasıl akıcı bir üslup, nasıl hoş tabirler, basit ve bir o kadar düzgün ve edebi... tabi bu hususta, kitabın çevirmeni rahmetli Aydın Emeç' i de anmamak olmaz. Kitabı,Türkçe' nin en güzel haline yansıtan o neticede. bi nevi kitabın ikinci yazarı... o kadar kitap okudum, bu kadar güzel yapılmış çeviriye az rastladım.

yazar Vasconcelos, Şeker Portakalı' nı 20 yıl yüreğinde taşıyıp 12 günde yazdığını söylüyor. kendisi de zeze gibi çok çocuklu ve fakir bir aileden geliyor. zaten zeze de yazarın kendisi...

dün gece kitabı bitirirken nasıl da hüngür hüngür ağladım, ''ah be çocuk, naptın sen böyle bana'' diye diye... şu an var ya, yanımda olsa da yanaklarını sıksam, kucağıma oturtsam, o anlatsa ben dinlesem, öpsem okşasam koklasam diyorum.

ne kadar da duygusal yaklaştım kitaba ve o şekilde tanıttım, di mi?

şeker portakalı' nın devamı olan iki kitap daha var: ''güneşi uyandıralım'' ve ''deli fişek''.
 güneşi uyandıralım' a başladım. daha ilk sayfasında bana fransa' da kutsal sayılan bir mağaraya ilişkin bilgi sundu bile. o mağara ile ilgili efsaneyi de paylaşırım belki sizlerle.


KALIN SEVGİYLE ve ZEZE GİBİ TEMİZ KALPLİLERLE...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Gelsin Yorumlar: